Türk sanayicisinin en fazla şikâyet ettiği kurum hiç şüphe yok ki, bürokrasi. Sanayici Ankara'da muhatap bulamaz; haklı olarak yakınır. İşleri çözülmez; yine yakınır. Kendisini dinleyip anlayan olmadığı için yakınır. Bürokrat işleri çıkmaza sokar bir kere daha yakınır. Hasılı, yakınır da yakınır. Önceki gün sanayici ilk defa kendini anlayan bir bürokratı bulmanın hazzını yaşadı. Malum, İstanbul Sanayi Odası (İSO) senede iki defa İstanbul Sanayi Forumu yapar. Bu senenin ikinci forumunu 6 Aralık günü yaptı. Sanayici ile bürokratın birbirini dinleme fırsatı bulduğu ve tarafların hangi mevzuda çıkmaza girdiğinin sorgulandığı platform olması yönünde çok da önemli bu forumlar. Da... Sağlanan bu mutabakatlar fazla sürmezdi. Bürokrat Ankara'ya dönmeye görsün, bildiğini okumaya devam ederdi! Bu da haliyle sanayicinin çileden çıkmasına neden olurdu. Sanayicinin yatırımın, üretimin, ihracatın, istihdamın ve rekabet gücünün önündeki engellerin kaldırılmasını istediğini bir kez daha belirten İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, yapılması gerekenler üzerinde hemfikir olunmasına rağmen nedense bir türlü hayata geçirilmediğinin altını çizip "Hükümetimiz ve bürokrasimiz ile söylem düzeyinde bir ayrılığımız yok. İş eyleme geldi mi, problem çıkıyor!" dedi. Bu sözlerin muhatabı elbette ki bürokrasinin en tepe noktasındaki Başbakanlık Müsteşarı Efkan Âlâ idi. Âlâ söz alıp "Doğru" dedi. "Söylem birliği var ama eylem birliği yok." Salonu dolduran sanayicilerin takdirini alan Âlâ'nın bu samimi itirafı alkışlandı. Efkan Âlâ sözlerini, "Evet. Siz liberal sisteme geçtiniz ama biz hâlâ hiyerarşik yapımızı koruyoruz" diyerek sürdürdü. "Sanayi üzerindeki kamu maliyetini minimize etmek için siyasi liberalleşmeyi gerçekleştiremediğimiz için bu talebinize aynı hız ve kalitede cevap veremiyoruz." Âlâ, sanayi ne kadar güçlenirse, siyasetçinin o kadar memnun olacağına dikkat çekip "Sanayinin güçlenmesi demek, her şeyden önce istihdamın artması demektir. Bu da siyasetçinin sorumluluğunu yerine getirmesi anlamına gelir" dedi ve yatırım ikliminin iyileştirilmesi için ne yapıp edip siyasi ve sosyal istikrarı sağlayacakları sözünü verdi. Bahane kalmadı Türkiye 2007 senesini seçimden dolayı yoğun geçirdi ve yapılması gereken birçok reform gerçekleşmedi. Bu da birçok sıkıntı ile cebelleşen sanayiciyi burnundan solur hale getirmişti. Efkan Âlâ'nın samimi itirafları sanayicinin moralini geri getirdi. İSO geçen hafta yaptığı aylık Meclis Toplantısı'nda da ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'i dinlemiş ve onun pratik zekâsından ve meselelere hakimiyetinden etkilenmişti. Bir hafta içinde en yakın siyasi muhatabı bir bakanı ve bürokrasinin en tepesindeki bürokratı dinledikten sonra görüştüğüm İSO Başkanı Tanıl Küçük, "Ümidimizi koruyoruz" dedi. Yüksek enerji fiyatı... Vergi ve sosyal güvenlikten dolayı artan işçilik maliyeti... ve bunlardan dolayı global dünyada rekabet şansını kaybetmek üzere olan sanayicinin "ümidini koruyor" olması önemli tabii. Forumda Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşar Yardımcı Halil İbrahim Akça da bir konuşma yaptı. 2002 yılında ortalama 3.5 yılda bitirilmesi gereken bir kamu yatırımının 9.5 yılda ancak bitirildiğine dikkat çeken Akça, "2007'de bu rakam 5.5 yıla indi. Önümüzdeki senelerde ise 5 seneye inecek" dedi. Bu iyileşmede İhale Kanunu'nda yapılan değişikliklerin önemli rol oynadığını, ayrıca; hükümetin kararlılığının da etkili olduğunu belirtti. Hemen söylemek lazım ki, DPT'nin de ciddi katkısı var. Yatırımın neredeyse yarı yarıya bir sürede bitirilmesi, maliyetleri aşağı çektiği gibi paranın geri dönüşümünü de hızlandırıyor. Akça, kendilerine gelen bir projeye ilk önce "Bunu özel sektör yapabilir mi" düşüncesiyle yaklaştıklarını; şayet, o olmayacaksa, "kamu ile özel sektör yapabilir mi" diye baktıklarını söyledi. Mantıklı. Özel sektör kendi başına veya kamu ile birlikte bu işin altından kalkamıyorsa, ancak o vakit kamu devreye giriyor ki, bu da devlet kaynaklarının doğru yönetildiği anlamına geliyor. Hükümetin hiçbir bahanesi kalmadı. Genel seçimden yüksek bir moralle çıktı. Sanayici ümidini koruyor. Halk hâlâ sabretmeye devam ediyor. Şimdi, bu rüzgârla yelkenlerini doldurması ve icraat yapması gerekiyor.