Sanayicinin feryadı

A -
A +

İstanbul Sanayi Forumu'na devam. Çok önemli mesajlar var çünkü. Türkiye, önemli bir tarım potansiyeline sahip. Fakaaat, tarım vizyonu yok!.. Verimli tarım arazisine sahip ol, su ve iklim zenginliği içinde yüz ama karnını doyurmaktan aciz yaşa!.. Böyle bir şey var mı ya? Elindeki potansiyeli seyrederek vakit geçirmek neden bize has bir eylem oluyor ki? Gıda sanayiinin tüm sektörlerinde ana hammadde kaynağı olduğu gibi 30 milyon köylünün geçim kapısı da olan tarım; Türkiye'de sanki unutuldu! Bugün, hem köylü perişan hem de gıda sanayii. Olacak şey değil ama oluyor işte!.. Tüm zenginlikleri bize sunmaya hazır bir toprağa sahip olmamıza rağmen köylü aç, şehirde yaşayanlar ise hayatlarını sağlıksız gıda ürünleriyle idame ettirmek mecburiyetinde kalıyor. Türk insanı, merdiven altı sektörüne mahkum edildi adeta!.. Gıda ürünleri sektörü adına konuşan Erdal Bahçıvan, 'Verimlilik' gerçeğinin ne yazık ki Türk tarım dünyası sözcüğüne henüz girmediğini belirterek; kapsamlı bir tarım reformunun geciktirilmeden yapılmasını istedi. Hiçbir sağlık ve hijyen şartına riayet etmeyen merdiven altı firmalarının haksız rekabeti körüklediğini ve ayrıca gıda sektörünün ciddi firmalarını da tehdit ettiğini vurgulayan Bahçıvan, KDV oranlarının yüksek olmasının bu haksız rekabeti cesaretlendirdiğini de söyledi, hem de üzerine basa basa. Yeni çıkan Gıda Kanunu'nun tavizsiz uygulanmasını isteyen Erdal Bahçıvan, sözlerinin sonunu, "Bizim fabrikalarımızın başlangıç noktası fabrika sınırlarında değil; tarladaki üründe, ineğin memesindeki sütte, ağacın dalındaki meyvede" diye bağlarken; gıda sanayiinin global, çağa yakışan bir vizyon ve hedefe odaklandırılması gerektiğinin altını çizdi. KDV oranlarının yüksekliğinden en çok şikayet eden sektörlerden biri de ilaç sanayii. Reçeteli ilaçlarda KDV her ne kadar yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülmüşse de; reçetesiz ilaçlarda ve ilaç hammaddesinde bu oran hâlâ yüzde 18. Bu çarpıklığın ivedilikle kaldırılmasını isteyen ilaç sanayi sektörü temsilcisi Meltem Kurtsan, kamu ilaç alımları ve ödemelerinde yaşanan haksız uygulamaya da dikkat çekti. Öyle ya, ilacı al, parasını aylar sonra öde. Küçük bir meblağ olsa hadi neyse. Pazarın yüzde 80-85'ini meydana getiriyor kamu ilaç alımları. Bu arada Meltem Kurtsan'ın şikayet ettiği bir konu daha var ki, Türkiye'deki bürokrasiyi tarif eden tam bir kara mizah. AB ülkelerinde 7 ayla sınırlı olan ruhsatlandırma işlemi Türkiye'de en az 18 ay sürüyor. Azamisi ise 30 ay ki, yeme de yanında yat!.. Kağıt ve matbaa sanayii sektörü adına konuşan Oktay Duran'ın söyledikleri ise başka bir ülke gerçeğinin altını çiziyordu ve kimlerin kulağı çınladı bilmiyorum. Kalifiye eleman eksikliğinden yakınan Duran; özetle şunları söyledi: "Matbaa ve kağıt sektöründe nitelikli iş gücü çok önemlidir. Hiçbir bilgisi olmayan elemanlara çok pahalı makineleri emanet etmek durumunda kalıyoruz. Çalışanların bilgisayar ve yabancı dil bilmesi gerekiyor artık. Uygulamaya yönelik eğitim veren kurumların kurulması lazım, hem de hemen." MI ACABA?!. Saçtaki beyazlama sürecini tersine çeviren ilaç çıkıyormuş... Hele bir çıksın bakarız, saç kalırsa tabiî! *** TÜSİAD Başkanı Sabancı, mükellefin devletin müşterisi olduğunu söylemiş... Mükellefi köle gibi gören bir devlete bu da söylenmez ki! *** Afrika sıcağı geliyormuş... Gelsin, içimizdeki yangınla denk olursa belki biraz ferahlarız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.