Başbakan Erdoğan, Sen Petersburg şehrinde Putin'le yaptığı ortak basın toplantısında
"Gelin, Türkiye'yi Şanghay İşbirliği Teşkilatı'na alın" dedi. Şakaydı bu söz ama her şakada bir gerçek payı vardır.
Erdoğan, "Avrasya ülkeleriyle serbest ticaret anlaşması" istiyor. Haklı tabii. Bu pazarlara
Türkiye'nin girmesi lazım.
Da... olur mu? Bu sorunun cevabını vermek için önce Şanghay İşbirliği Teşkilatı'na bir bakalım. Bu Birlik, tarifini Putin'in "Tek kutuplu dünya kabul edilemez" şeklindeki sözlerinde buluyor aslında. ABD karşıtı bir örgüt yani. Birbirine zıt iki örgütte yer almanın imkânı var mı?
Bir diğer tarafta da Avrupa Birliği (AB) var ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı, AB ile de ayrı dünyaları temsil ediyor. Başbakan Erdoğan'ın bu tezatın farkında olmadığını düşünemeyiz. Olsa olsa AB'nin yarım asırdır Türkiye'yi oylamasına bir gönderme yapmış olabilir. Ya da bu alternatifi bir koz olarak kullanmayı düşünüyordur. Ki, neresinden bakarsan bak; riskli!
Diğer taraftan ABD ile AB "Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması" imzaladılar. Maksatları belli: Daha güçlü olmak. Türkiye bu anlaşmaya da dahil olmak istiyor.
Amerika ve Avrupa'ya karşı Çin ve Rusya örgütleniyor. Bu örgütlenme sadece iktisadi açıdan olsaydı, durum farklı olurdu ama askerî ve siyasi ayağı da var bu örgütlenmenin. Rusya 1989'da Sovyetler Birliği'nin dağılmasını müteakip kurulan Orta Asya'daki cumhuriyetlerle diyaloğu devam ettirdi. Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile sınır birliği anlaşması yaptı.
Çin'in son senelerde gerçekleştirdiği ekonomik performansla birlikte petrole olan bağımlılığı arttı ve stratejik ortak arama arayışına girdi. 1996 yılında "Rus-Çin Stratejik Ortaklığı" ilan edildi.
Kabaca Doğu ve Batı Bloku diyebileceğimiz bu iki güç, etki alanlarını genişletme çabası içindeler. Türkiye Batı Bloku'nda yer almış bulunuyor. Fakat Doğu'yu da ihmal etmiyor ve bilhassa ticari ilişkilerini geliştirmenin yolunu arıyor.
Her iki blokun nihai hedefinin Orta Doğu'daki petrol ve diğer tabii kaynaklar olduğu herkesin malumu. Türkiye bu bölgenin hemen dibinde yer alıyor ve bizim de ihtiyacımız var petrole.
Türkiye'nin her şeyden önce sahip olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik kriterleri iyileştirmesi gerekiyor. Batı ile entegre olacaksa bu kriterler sayesinde olacaktır. Ayrıca Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Orta Doğu'da 1 milyar 500 bin nüfuslu bir pazar mevcut. Türkiye'nin bu pazara, pazarın da Türkiye'ye ihtiyacı var. Yani, Türkiye'nin komşuları ile iyi diyalog geliştirmesi her iki tarafın da menfaatine. AK Parti İktidarı bunun şuurunda ve gerçekleşmesi halinde aranılan ülke olacağını biliyor.
İlişkiler şu ana belli noktalarda gri bir görüntü arz ediyorsa da ileride bunun meyvelerini toplayacağı kesin.