Siyasetin, daha doğrusu "siyasetçinin harman olduğu yer"den; TOBB Genel Kurulu'ndan yazıyorum. TOBB malum, Türkiye ekonomisine olduğu kadar siyasi hayatına da destek vermesiyle öne çıkan bir kurum. İş adamlarının olduğu kadar siyasetçilerin de yuvası yani. Yetiştirip uçuruyor. Yetiştirip uçuruyor! Bugüne kadar sayısız bakan ve milletvekili çıkaran TOBB bu seçimde de adayla ağırlığını koydu Türk siyasi hayatına. Bu sene 20 kadar oda başkanı aday. Nejat Koçer ve Hüseyin Üzülmez TOBB Yönetim Kurulu'nda görev yapıyordu. Şimdi her ikisi de AK Parti adayı. Ancak, hemen belirteyim ki Genel Kurul Toplantısı'nda siyaset yoktu. Liderler, geleneği bozmadı ve ülkenin ekonomik meselelerini konuştular. Seviyeli bir genel kurul oldu yani. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, "Türk müteşebbisleri son bir yılda bir milyon 57 bin kişiye kayıtlı istihdam sağladı" dedi, alkış aldı. İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan değişim sancısına dikkat çekip "İşte bu yüzden hem iktisadi, hem siyasi açıdan güçlü olmaya mecburuz" dedi, alkış aldı. Müteşebbisin başarılı olmasını ortak akıl ve birlik şuuruyla hareket etmeye bağlayan Hisarcıklıoğlu, siyasetçilere seslendi ve onlardan 12 Haziran Seçimleri'ni fırsata çevirmelerini istedi. "Daha fazla bir araya gelin, diyalog içinde olun" çağrısı yaptı. Hisarcıklıoğlu "Perakende Kanunu çıksın artık" dediğinde de, "Vergi yükü azaltılsın" ve "Komşu ülkelerle güç birliğimiz arttırılsın" dediğinde de alkış aldı. Hele, "İş adamına neden yeşil pasaport verilmiyor. Bu ülkeyi sadece bürokratlar mı temsil ediyor" dediğinde. Delegeler ayakta alkışladı bu sözü. Başbakan Erdoğan da alkış aldı. "Bir ve beraber olacağız" dedi alkış aldı. "Bu ülke 'iki anahtar vereceğiz' diyenlerden çok çekti" dedi alkış aldı. Keza, "Seçim ekonomisi uygulamıyoruz" dediğinde de alkışlandı. Merkez Bankası rezervlerinin "95 milyar 300 milyon dolar" olduğunu söylediğinde ise salon alkıştan inledi. "IMF'ye 5 milyar dolar borç kaldı" dediğinde de öyle. Komplo teorilerine itibar etmediklerini, siyaset dışı güçlerin demokrasi üzerindeki vesayetinin kaldırıldığını vurguladığı an alkışlara ıslık da eşlik etti. Son sözünü "İstikrardan rahatsızlık duyanlar kaybetti, ediyor" dediğinde de yer yerinden oynadı. Kılıçdaroğlu'nun performansı da yabana atılacak gibi değildi. Yerli üretim otobüs varken otobüs ithal edilmesine temas ettiğinde alkışlandı. Devletin yerlisi varken ihtiyacını dışarıdan tedarik edişini eleştirdi, yine alkışlandı. Bu kadar değildi tabii. Kılıçdaroğlu tahminlerin üstünde alkış alıp en başta medya mensuplarını şaşırttı. Erdoğan salondan çıkmıştı. Kalsa belki o da şaşırırdı.