Şehrim şehrim güzel şehrim

A -
A +
Dünya "marka şehir"lerin dünyası olmaya başladı. Bırakın küçük şehirleri, marka değilse ülkelerin dahi esamesi okunmuyor artık. Varsa yoksa "marka şehir." "Marka şehir"ler de kısım kısım. Ticari misyonu olanlar "ticaret şehri", turistik misyonu olanlar ise "turist şehri."
İstanbul "ticaret şehri" mesela. Holdinglerin merkezi İstanbul'da. İhracat yapan firmaların tamamı İstanbul'da. İthalatçılar zaten İstanbul'da.
İş kurmak ya da işini büyütmek isteyenler İstanbul'a geldi. Haliyle iş bulmak isteyenler de geldi. Stresli ve yorucu bir şehir olmasına rağmen İstanbul, her cins meslek sahibinin gözdesi. İşsizin ümit kapısı.
İstanbul sadece Anadolu insanına cazip geliyor sanmayın sakın. Yabancı için de öyle. Onlara da cazibe merkezi. Adam sabah İstanbul'a geliyor ve işini görüp akşam evine dönüyor. Bundan âlâ ne olabilir ki? İstanbul'a dünyanın her yerinden uçak seferi var ki, büyük avantaj.
İş adamı gittiği şehrin en önce ulaşım imkânına bakar. Metrosu var mı? Uçak seferleri sık ve düzenli mi? Haberleşmede problem yaşanıyor mu? Bir de birkaç gün kalmak zorunda olanlar var. Onlar için konaklama ve yeme içme yerlerinin durumu da önemli tabii. İstanbul bu soruların hepsine olumlu cevap veren bir metropol.
Tüccarlar nüfusu yoğun olan şehri tercih ediyorlar. Bir defada çok miktarda ürün satıyorlar çünkü. İstanbul hem nüfusu yoğun bir şehir, hem de Marmara Bölgesi'nin olduğu gibi Anadolu'nun merkez şehri. Bütün bu özellikleri İstanbul'u dünya markası yaptı.
Antalya ise " turizm şehri." Geçen sene 10 milyon 300 bin turist ağırladı. Ki, Türkiye'yi ziyaret eden turistin yüzde 33'üne tekabül ediyor bu rakam. İstanbul ise yüzde 30'luk bir oranla 9 milyon 384 yabancıya ev sahipliği yaptı.
Antalya dediğim gibi "turizm kenti."  Dünya markası. İstanbul ve Antalya'nın "marka şehir" olduğunu dünya âlem kabul ediyor. Da... Başka? Başka yok! Türkiye'nin en az 3-5 "ticari şehri", 3-5 de "turizm şehri" olması lazım halbuki. Bu "lazım" sözünü üstüne basa basa vurguluyorum. Çünkü Türkiye'nin yeni "marka şehir"lere ihtiyacı var ve hem de o şehirleri çıkaracak potansiyele sahip.
Devleti nasıl Ankara'dan yönetmek imkânsızlaşmışsa, ticareti de İstanbul üstünden yapmak imkân dışına çıktı. İzmir, Konya, Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Trabzon gibi şehirlerin kendi bölgelerinin ticaret merkezi haline gelmesi şart oldu.
Turizmde de öyle. "Turizm şehri" olmaya aday birçok kenti var Türkiye'nin. Kapadokya'dan Efes'e; Antakya'dan Trabzon'a kadar Anadolu'nun her bir toprağı bağrında tarih barındırıyor. Kültür kokuyor.
Turist rahat etmeyi ve bir de gideceği destinasyonlara kolay ulaşmayı ister. Şayet Kapadokya'daysa çevredeki diğer destinasyonları da görmeyi arzu eder. Oralara günübirlik gidip gelmeyi sağlayan kara ve tren yolu taşımacılığının tesis edilmesi lazım. Sivas, Kayseri ve Niğde destinasyonu bir demet  yapılabilir mesela. Efes, Pamukkale ve Muğla destinasyonu neden tren yoluyla bağlı olmasın?  Mersin, Tarsus ve Adana bölgesinde değil bir gün, üç gün kalır turist. Yeter ki ulaşım imkânı olsun.
Çorum, Tokat, Amasya için de böyle bu;  Antakya, İskenderun, Adıyaman için de. Hakeza  Van, Bitlis ve Muş... Diyarbakır, Batman, Mardin... Ağrı, Kars ve Erzurum... Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman ve Malatya... hepsi ayrı bir destinasyon ve ayrı bir tarih. Hepsi dünya insanının hizmetine sunulacağı günü bekliyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.