Semt pazarı da ne?

A -
A +

İstanbul Ticaret Odası (İTO) İstanbul'daki semt pazarlarıyla ilgili bir rapor yayınladı. Rapordaki veriler İstanbulluların yüzde 62'sinin alışverişini semt pazarından yaptığını gösteriyor. Araştırmaya katılanların yüzde 65'inin söylediği bir şey daha var ki, çok enteresan. Semt pazarlarından aldıkları ürünleri sağlık ve hijyen açısından fazla güvenli bulmamalarına rağmen daha güvenli buldukları hipermarkete gitmiyor bu insanlar!. 'Hiper marketlerle pazara ulaşma imkanınız aynı olsa hangisine gidersiniz' sorusuna verdikleri cevap ise 'Pazara' şeklinde ki, varın siz düşünün bu bağımlılığın ciddiyetini. Bu kişiler semt pazarlarını daha ucuz bulduğunu söylüyorlarsa da o konuda fazla bir bilgi sahibi olmadıkları belli. Belki de çoğu bir hipermarketin kapısından dahi içeri adım atmadılar ama öyle düşünüyorlar! Pazardan alışveriş demek; peşin para demektir. Pazarda kredi kartı geçmez, çek senet-işlemez, dövizin bile itibarı yoktur orada. Varsa yoksa 'keş' para. Semt pazarları, çiftçinin bahçesinden toplayıp getirdiği ürünleri sattığı mütevazı pazarlar olmaktan çıkalı seneler oldu. Türkiye genelindeki cirosu katrilyonlarca lirayı buluyor artık. Aynı zamanda kayıt dışı ekonomiyi beslediği de biliniyor. Sağlık konusunda birçok endişenin odak noktası olması ise ayrı bir ciddiyet arz ediyor tabii. Hijyenik şartları ara ki bulasın! Bir de bunun tersi var tabii. Hipermarketlerden ve alışveriş merkezlerinden kredi kartıyla yapılan alışveriş. 2004 senesinde kredi kartıyla yapılan alışverişin hacmi 40 katrilyon liradan daha fazla. Bir tarafta alışveriş merkezleri, diğer tarafta sağlıksız ve hijyenik olmayan semt pazarları! Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, yeni bir yasal düzenleme üzerinde çalışıldığını ve taksitli kredi kartı uygulamalarına sınırlama getireceklerini açıkladı daha bu hafta başında. Karpuzun taksitle alınmasına herkes gibi Bilgin'in de aklı ermiyor bir türlü. Bu işin buralara kadar gitmesinden endişe duyuyor haklı olarak. "Bu tüketici açısından tüketim çılgınlığına gidişin sinyalidir ki, cebindeki parayı harcıyormuş gibi para harcattırır insana" diyen Tevfik Bilgin, bu çılgınlık dalgasının bankalar için de bir risk olacağını ve geri dönmeme riski arttıkça bankaların mali bünyelerinin bundan olumsuz etkileneceğini söylüyor. Türk toplumunun böyle bir özelliği var işte. Gündemine aldığı bir şeyin iki günde cılkını çıkarmak hususunda rakip tanımıyor! Dünyanın hiçbir yerinde domates, ekmek, karpuz gibi gıda ürünlerinin ve benzinin taksitle alınması mümkün değil ama Türkiye'de bal gibi oluyor. Gelelim sadede. Bir tarafta koskocaman bir semt pazarları problemi var, diğer tarafta da taksitli satışlardan doğan risk! Her ikisi de önemli ama devlet yine de öyle veya böyle kredi kartı ve taksitli satışlarla ilgileniyor, da semt pazarlarında yapılan sağlıksız ve hiç de hijyenik olmayan alışverişe dönüp bakmıyor bile. Devletin bu gibi konulara 'at gözlüğü' ile değil de daha geniş bir perspektiften bakması lazım. MI ACABA?!. Erzurum'da çiftçiye seslenen Erdoğan 'Millet size mi çalışacak' demiş... Oy gailesi taşıyan başbakan gibi değil de biraz Kasımpaşalı olmuş bu konuşma! Mustafa Sarıgül mitinglerde Gülben Ergen'in 'Durduramazsın beni' şarkısını söyleyecekmiş... Dans da edecek mi acaba? Memurlar artık 'bugün git yarın gel' diyemeyecekmiş... 'Niye geldin' de mi diyemeyecekler acaba? Paradan sıfır atan ellinci ülke oluyormuşuz. Sıfır atıp başarılı olanlar da var, olmayanlar da; biz hangisi olacağız acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.