Sevgi insanı

A -
A +

Vefat yıl dönümünde bir defa yazmıştım. Okuyucularım benden 'Ethem Baba'yı bir daha yazmamı, onun meziyetlerini anlatmamı istiyorlar. Anlatmasına anlatayım da, bu, o kadar kolay değil ki. Onu anlatmak, güneşi anlatmak gibi bir şey! Birisini anlatmak için evvel emirde onu tanımak lazım. Benim onu tanımam, karıncanın fili tanıması gibi adeta! Şimdi çok daha iyi biliyorum ki, ben o günlerde rahmetlinin değerini bilebilecek bir olgunlukta değilmişim. Çok arkadaşlığımız oldu, ondan çok şey işittim ama hepsini ıskalamışım. Şimdi anlıyorum bunu. O gün fark edebilmiş olsaydım; bugün bu halde olmazdım. Hâlâ da farkında değilim, o da ayrı bir konu!.. Hâl böyle olunca, benim kalkıp onu anlatmam çok zor. Bu kadar kısa görüşlü birinin onu anlatması kimseye bir fayda sağlamaz, bu bir... Kalemim onu anlatacak kadar kıvrak ve güçlü değil, bu da iki. O, benim tanıdığım en huzurlu ve ayrıca kendisiyle barışık istisna bir insandı. Hakeza, rahat ve ılımlıydı da. Kimsede olmayan bir iç huzuruna sahipti. İyi bir dinleyiciydi. Ona bir şey anlatırken sözümün kesileceği korkusu yaşamazdım hiç. Öyle olunca da meramımı ona zorlanmadan anlatırdım. Birçoklarının olduğu gibi benim de bir nev'i 'stres danışmanı'mdı. Tashih Servisi'nde çalışan sıradan bir elemandı kendisi belki ama bu durum yanıltıcıydı. Aslında o bir deryaydı. Her derya gibi onun içinde de envai çeşit canlı yaşıyordu elbette ki: Kimi yırtıcı, kimi sevimli, kimi de lezzetli. Dev bir akvaryumdan bu canlıları seyretmek insana müthiş zevk verir. Köpekbalığı bile korkutmaz seyredeni. Şüphesiz Ethem Baba'nın içinde de kendi köpekbalığı vardı ama yanına sokulan kişi kendini hep emniyette hissederdi. Çünkü, içindeki kötülükler, onun beyni ve kalbi tarafından kontrol altında tutuluyordu. Ben mesela. İnsanları hep tilki gibi, sırtlan gibi görürüm. Her an bir zarar verebileceklerini düşünür ve köşe bucak kaçarım onlardan. Ethem Baba öyle değildi. O insanlara, sevgi ve şefkate muhtaç birer canlı olarak bakar ve hep öyle davranırdı. Gördüğü birine, güzel bir söz söylemek için yanıp tutuşurdu. Sevgi elini ilk uzatan hep o olurdu. Onun mutluluk menbaı sevgiydi. Hizmet vermek, onun hayatının vazgeçilmez bir parçasıydı. Ethem Baba, sevginin nelere kaadir olduğunu en iyi bilenlerdendi. Dar koridorun sonunda bir yerde otururdu. Etrafını çepeçevre saran üç duvarın tek bir aydınlığı vardı: Küçük pencere! Masasına oturmak için duvara sürtünerek geçmek gerekirdi ama o bunu dert etmezdi. Mevcudiyetiyle o daracık yeri bir saray odası gibi genişletip ferahlandırırdı. Onun içindeki sevgi, mıknatıs etkisi yapar; herkesi kendine çekerdi. Beni oraya oturtsalar, kendimi hapis edilmiş hisseder ve hafakanlar basar, darlanırım. O ise orada öyle oturur; gelip geçene gönül bahçesinde yetiştirdiği sevgi çiçeklerinden sunardı. "Ethem Baba"yı rahmetle anarken, sizlere de hayırlı bayramlar dilerim, efendim. MI ACABA?!. Cep telefonunu İsveç'ten bile hızlı değiştiriyormuşuz... Ee, geriyiz diye fiyakayı bozacak değiliz herhalde! *** 1 Ocak'ta arttırılan sürücü belgesi harcına yeni bir zam daha gelmiş... Sürücüler karıştı herhalde!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.