Şubat ayı işsizlik oranı yüzde 10.5 olarak gerçekleşti. İstihdam,
her ülkenin olduğu gibi Türkiye'nin de en önemli meselesi olmaya devam
ediyor. Bir ülkenin istikrarlı olması için o ülke insanlarının iş ve aş
sahibi olması lazım. Bunun için de yatırım yapmak gerekiyor. Yatırım
için ise müteşebbis insanlara ihtiyaç duyar ülkeler. Herkes müteşebbis
olamaz. Para ve cesaret işidir bu. Türk müteşebbisinin cesareti fazla,
risk alma kabiliyeti yüksek ama sermayesi kıt! Eh, o kadar kusur kadı
kızında da olur. Hangi ülkenin müteşebbisi yeterli sermayeye sahip de
Türk sahip olsun?!.
Da... esas farklılık ülkelerin uyguladığı politikalarda yatıyor. Hemen
belirteyim ki, Türkiye'nin şartları bambaşka ve yatırımcının anasından
emdiği sütü burnundan getiren cinsi. Avrupa'da yatırım yapmak isteyen
bir müteşebbise gösterilen ilgi ve alaka ile bizde reva görülen davranış
biçimi taban tabana zıt. İş kurmaya teşebbüs ettiği için bin kere
pişman eder insanı. Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.
Evet birçok bürokratik düzenleme yapıldı, sistem pratikleştirildi ama
mantık değişmedi. Aynı tas aynı hamam! Almanya ya da Hollanda'da yatırım
yapmak isteyen müteşebbis kişi ve kurum müthiş ilgi görürken bizde
tukaka ediliyor.
Avrupa'da yatırım yapacak olan firmaya özel ihtimam gösterilir. Yapacağı
işin mahiyetine göre kendisine "organize sanayi bölgesi"nde ya da
"fabrika sahası olarak tahsis edilmiş alan"da yer gösterilir ve hem de
hiç vakit kaybetmeden yapılır bu. Verilen destek bu kadarla sınırlı
değil haa; onu da söyleyeyim. Bürokratik engellere takılmasın diye bir
de rehber katılır yanına. Ayrıca, ihtiyacı olan finansmanı nereden
bulacağı hususunda bir de uzman. Tek bir maksat için yapılıyor bütün
bunlar: İşletme bir an önce faaliyete geçsin ve istihdama katkı
sağlasın; vergi ödesin.
Bu ülkelerde işletme faaliyete geçinceye kadar her türlü destek
verilirken, Türkiye'de tam tersi oluyor ve köstek üstüne köstek yiyor.
Müteşebbis yatırım yapmaya karar vermeye görsün. Engeller sırlanıverir
karşısına. Arsa tahsisi mesela; bir ömür törpüsüdür. Git-gel, git-gel!
İnşaat ruhsatı almak daha da zor. Hiçbir alanın imar durumu net değil
bir kere. Yeşil alan olması da mümkündür, imara açılması da. Bu, ikili
ilişkilerle belirlenecek bir durumdur. Anlaşabilirsen ruhsatı alırsın,
anlaşamazsan yarı yolda bırakırsın işi.
Burası Türkiye; yok öyle!. Tesis kurmak, fabrika işletmek için elini
taşın altına sokacaksın! Paran olacak ve dağıta dağıta gideceksin. Kural
bu.
Burası Avrupa değil ki, işlerin kolaylaştırılsın. Orada parayı iş
bittikten sonra isterler, burada iş başlarken. Kendilerine göre
haklıdırlar da. Belediyenin araç ihtiyacı vardır mesela. Şayet ruhsat
istiyorsan o aracı al ki, belediye vatandaşa hizmet etsin. Başka haklı
mazeretleri de var tabii ama bendeniz saymayacağım onları. Ne demek
istediğimi anladınız siz.
Hal böyle olunca Türkiye'de yatırım yapmak isteyenin 40 defa düşünmesi
gerekiyor. Yatırımcının işi gerçekten çok zor. Bu durum işsizin de işini
zorlaştırıyor tabii.