İstanbul Ticaret Odası (İTO) eski Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, sivri dilli, atak ve bir o kadar da gözü kara bir iş adamı. Geçmişte iktidarlara veryansın etmesiyle ve başbakanlara kimsenin söyleyemediği sözleri söylemesiyle gündeme gelirdi hep. Daha sonra mankenleri doladı diline. Kimine değer biçti, kimine 'O o kadar etmez' dedi ve tabii mahkemedeki dosyası da kabardıkça kabardı. Kimin umurunda? Mehmet Yıldırım bu. Kırk yıllık Kani olur mu yani? O yine bildiğini okumaya devam ediyor. Önceki akşam gazeteci arkadaşlarla bir araya gelip Mehmet Yıldırım'ı dinledik. Yıldırım, o renkli kişiliğiyle konuştu da konuştu. Hemen her sözü doğruyu işaret ediyordu ve ucu da bir yerlere değiyordu illaki. Bülbülün çektiği dilinin belası, bu kesin ama Mehmet Yıldırım gibi sınırları zorlayan insanlar da lazım. Türkiye'nin ihtiyacı var bu tür insanlara. Nedenini de söyleyeyim. Herkesin başını önüne eğdiği bir yerde siyahla beyaz birbirine karışıyor mutlaka ve ondan sonra ayıkla pirincin taşını!.. Türkiye'de bugün imardan dolayı zengin olan insan sayısının çok fazla olduğuna dikkat çekti mesela Mehmet Yıldırım ki, yerden göğe kadar haklı. İmar Kanunu, sadece bugün değil her dönemde bazı insanları ihya etmiştir. Mehmet Yıldırım bir de örnek verdi bu konuda. Basit bir örnek ama her şeyi anlatmaya yetiyor. "Mesela" dedi Yıldırım. "Türkiye'de en fazla fiyat kırılan imar planlaması ihaleleridir." Doğru. İhaleyi düşük fiyatla alan mimar, ona gidiyor, "Senin arsanın cami, okul veya yeşil alan olmasını istemiyorsan, bana şu kadar para ver" diyor. Mesken veya işyeri imar izni varken kim arsasının yeşil alan olmasını ister ki? Hemen, "Peki" diyor ve mimarın istediği bedeli anında ödüyor!.. Bir de mimarın istediğini reddedenler var tabii. Ki, yandı gülüm keten helva!.. Adamın arsası cami yeri olarak imara geçti, deyelim. İtiraz et edebilirsen! Arsasının bulunduğu ilçe müftülüğünden "Bu semtte camiye ihtiyaç yoktur" diye bir yazı alması gerekiyor evvel emirde. Bu yazıyı il müftülüğünden tasdik ettirmesi şartı var bir de. Ondan sonra belediye ile cebelleşmeye geliyor sıra. Şayet cami değil de okul yeri olarak görünüyorsa imar planında o arsa bu kez de milli eğitim müdürlüklerinin kapısını aşındırması gerekiyor o kişinin. Ömür yetmez buna! Rüşvetin belgesi mi olur? İki ucu pis değnek! Vermeyen bir türlü yanıyor, veren başka türlü. Emsaller, rayiçler, kat ve irtifa hakkı derken köşeyi dönen dönene. Bu yola tevessül etmeyen de arsadan oluyor tabii. Zenginliğin şartı Karayolları ve İETT arsaları rahatça satıldı. Neden? İmarı vardı çünkü. Galataport'un ve Carlton'ın yerinin ise imarı yoktu ve çok değerli olmasına rağmen talip çıkmadı. Önünü görmeden kim neden yatırım yapsın? Mehmet Yıldırım, babadan müteahhit ve 70 yıldır vergi mükellefi bir aileden geliyor. Bu işin püf noktasını o bilmeyecek de kim bilecek? Çare, şehir planlarının düzgün yapılması ve ona göre çıkarılan imar planlarının olması ama kimin işine gelir bu? Mehmet Yıldırım, "Namuslu iş adamı korkulu rüya görmez" dedi ki, çok doğru. Yaptığı iş gayr-ı meşru olanların var bir de, onların durumu ne peki? "Eroin satıp zengin olan, 'ben artık iş adamı olacağım' diyemez" dedi mesela Yıldırım. "Gayr-ı meşru iş yaptığın kişi gelip seni bulur ve iş adamlığı yaptırmaz sana!" Siyasetçiyi kullanarak bir yere gelen de ömrünün sonuna kadar o siyasetçiyi beslemek zorundadır. Bu da Yıldırım'ın sözü. Zenginliği herkesin taşıyamayacağını, oraya sindire sindire gelinmesi gerektiğini söyleyen Mehmet Yıldırım, "Bugün zenginliği taşıyamayıp sefil olan birçok holding sahibi var. Bunların sayısı daha da artacak" diyerek; şu örneği verdi: "İTO Başkanı olduğum dönemde bir araştırma yaptırdım. Loto, toto zengini olan 17 kişi incelendi. 4'ü öldürülmüş, 5'i hapiste, 6'sı hastanede. Geriye kalan 2'si de eh işte. Para sahibi olunur ama zengin olmak bambaşka bir şey." Kurtköy'deki Formula1 pistine de temas eden Mehmet Yıldırım, "20 ülkede yapılan bu yarışlar 15 firma arasında geçiyor. Bu firmaların 7-8'i Türkiye'de üretim yapıyor. Diğerleri de araç satıyor. Bunlara biraz baskı yapılsa, senede 3 yarış Türkiye'de gerçekleşir. Bu da 600 bin turist demektir. Bunlar yapılmadığı için F1 Türkiye'nin sırtına kambur oldu" dedi. Formula1 Türkiye için iyi bir tanıtım aracı oldu ama ekonomik tarafı pek parlak değil. Ne diyelim? Burası Türkiye, olur böyle şeyler!..