Sivas'ın bilinmeyen yüzü

A -
A +

Güzelin ismi çok olurmuş. Sivas'ın da öyle. "Âşıklar Şehri" dendiğini mutlaka biliyorsunuzdur. Bine yakın şairi olan bir kent; bilinmez mi? Bir ismi de "Pak Şehir." Sivas hamamlarıyla meşhur ve 8 bin yıllık bir mazisi var bölgedeki hamam kültürünün. Hamam deyip geçmeyin. Kendine has kuralları var. Hamama girince önce vücuda bir kurna su dökmek lazım mesela. Derinin gözeneklerinin açılması için şart bu. Burada dikkat edilecek en önemli husus; başın kuru kalması. Kafadaki gözenekler açılırsa; kılcal damarlara kan hücum eder ki, bu da, baş ağrısına neden olur! Göbek taşında yarım saat kaldıktan sonra sıra lifle sırtı ovdurmaya gelir ki, yorgunluğun atıldığı an o an. Üstüne bir de ayran içtin mi, deme gitsin. Geriye keyfine bakmak kalıyor. Hamamla ilgili çok şey anlatılır Sivas'ta. Bunlardan biri şu: Kadının birisi hamama gitmiş. Gördüğü kalabalığın karşısında şaşkına dönüp "Anam anam" demiş. "Başını yesin böyle hamam. Dokuz karı bir küründe (yalak) yıkandık anam." Sivaslı cömertliğiyle de ünlü. Yiyip içmeyi sevdiği gibi yedirip içirmeyi de seviyor. Boş bir sevda değil bu. Bine yakın yemek çeşidi var. Sabahları kelle yemeye bayılıyor Sivaslı. Fırında kelle, sabah saat 5 ile 7 arasında yeniyor. 7'den sonra ara ki bulasın. Bu hasletlerini dile getiren hoş bir tekerlemeleri de var; "Kelle kırdırıyım mı, sırtını sürdürüyüm mü, ayakkabını parlattırıyım mı" diye. Sivaslının cömertliğini, yiyip içmeye olan düşkünlüğünü ve misafirperverliğini anlatan hoş bir söz bu söz. Sivas'ın madımak yemeğini hepimiz biliyoruz ama köftesini ve sebzeli kebabını bilmeyiz; çok meşhur halbuki. Sivas'a gidenin önce bir peskütan çorbası içmesi lazım. Ardından köfte ve kebap. Sivas Hurma Tatlısı midenin cilası. Üstüne de iki parmak köpüklü Çerkez Kahvesi tabii. Sivas'a gelen Karslı halinin nice olduğunu anlatırken; "Altınlar şıkırdiyi, çocuklar kıkırdiyi, hingel fıkırdiyi. Ele keyfim yerinde" diye anlatmış. Peskütan Sivas'ın millî çorbası. Yoğurt ve yarma ile yapılıyor ve içine nohut, fasulye atılıyor. Hingel ise patates tatlısı. Fırın çöreği ve katmeri de çok meşhur. Tarihçi Osman Turan Sivas'ın ticaret hacminin 1333 yılında o günkü Fransa kadar olduğunu yazıyor bir makalesinde. Nereden nereye? İpek Yolu üzerindeki Sivas o tarihlerde hem oldukça zengin ve hem de ihtişamlı. Zenginlik kalmamış ama o kültürü bugünlere taşımış Sivaslı. Sivas 1948 yılında ekonomik büyüklüğü bakımından Türkiye'nin sekizinci iliydi. Şimdi 54'üncü sırada! Selçuklu döneminde Sivas'ta 17 medrese olduğunu da söyleyeyim de Sivas'ın nasıl bir ticaret, eğitim ve kültür merkezi olduğuna varın siz karar verin. Çoğu yok olmuş tabii bu değerlerin ama kültür devam ediyor. Sivaslı güzel yaşıyor. Yok olanlardan biri de orman. Evliya Çelebi'nin "Sivas'tan Kars'a ormandan çıkamadan gittik" dediği ormanlar yok bugün. Bırakın ormanı, tek ağaç kalmamış. Fakat o da telafi ediliyor. Sivas'ın dağı taşı fidan dolu şimdi. TEMA başta olmak üzere birçok gönüllü kuruluş ile kamu ve özel sektör firmaları el birliğiyle çalışıyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.