Sayın başbakanımız filanca devlet başkanıyla birlikte-ler...' Dikkatinizi çekerim; buradaki 'ler' eki, çoğulu ifade etmiyor; doğrudan başbakanın büyüklüğünü vurguluyor. Yüceliğine işaret ediyor. Başbakanlık binasının koridorları lebalep bu tür vurgulayıcı alt yazısı olan resimlerle dolu. Bakanlarınkinde mantık aynıysa da muhteviyat farklı. 'Sayın bakanımız filanca tesisin açılış töreni esnasında...' Elde makas; bazen bir, bazen de iki bakan; tesis açılışı yapar hep. Kurdele uzun tutulur ki, işletme sahibi, işletme sahibinin damadı ve diğer akrabaları da tutsunlar ucundan. Bakanlıkların hepsi istisnasız silme bu resimlerle dolu. Bunlar resmi işler, bizi aşar. Devletimizin bekası buna bağlı ki, başbakan ve bakanlarımız bu etkinliklere ziyadesiyle vakit ayırıyorlar. Ne diyeyim?!. Hadi onların başarısı kestikleri kurdelenin uzunluğuna, çektirdikleri resimlerin sayısına bağlı diyelim. Ya, sivil toplum örgütlerine ne oluyor? Onların koridorları da dört bir köşe bu resimlerle süslü. 'Sayın başkan, feşmekanca bakan ile temel atıyor...' Sayın başkan sanki başka hiçbir iş yapmamış da habire resim çektirmiş... Veyahut da çektirdiği resim kadar iş yapmış... Ne ka ekmek, o ka köfte!.. Hiç bir başbakanın ve bakanın temel atma törenine şahit oldunuz mu siz? Mesleğim icabı ben oldum şahsen, hem de çok. Bu törenlerin bir hazırlık dönemi vardır bir kere. Önce o zat-ı muhteremin hizmetlerini öven pankartlar hazırlanır. 'Bu alemde number one'sın' gibi mesela. Veyahut da, 'Sizin yürüyüşünüze vurgunum, sayın başbakanım!' Şayet o siyasetçiden talep fazla ise o vakit de; 'Siz olmasaydınız var ya, dünya ayakta kalmazdı' türünden gaz verici ifadeler kullanılır. Maksat, siyasetçi uçsun. O pankartların hemen yanına, mutlaka bir 'istek' pankartı konur. Bir övgü, bir istek, bir övgü, bir istek şeklinde sıralanmalı bu pankartlar ki, etkili olsun. Bu pankartlar ayakta dikilen birinin eline tutuşturulması ayrı bir kurnazlık tabii. Şayet bakan görmezden gelecek olursa, sallayıp dikkatini çeksin. O garibin ayağına kara suların inmesini kimse düşünmez bile. Varsa yoksa; bakanın çekilen dikkati ve nema!.. Bakan tören alanına geldi diyelim. Daha önce mevzilenmiş bir şakşakçının onun önü sıra gidip iki adımda bir ahaliye 'Bravo' alkışı tutturması lazım. Bakan indi alkış, sağa baktı yine alkış. Bakan daha kürsüye çıkmadan birinci şakşakçı görevini, kalabalığın içinde sabit duran diğer şakşakçıya devreder. Bakan konuşmaya başlamadan önce kürsüdeki su bardağını alıp ağzına götürdüğü an ilk alkış kopar. 'Ne güzel konuşuyorsun!' Bakanın ilk sözü de anlam yüklüdür ha. 'Ben sizin için varım.' Ahalinin tepkisi gecikmeden alkışlarla birlikte gelir: 'Türkiye seninle gurur duyuyor.' Ki çok duygusal bir andır o an. Ne mutlu bize!.. > MI ACABA?!. Cumhurbaşkanı doping yapan sporcuları 29 Ekim resepsiyonuna davet etmemiş... Etmez tabii, Cumhurbaşkanımız sporcunun natürelini sever çünkü? *** Kartla alışverişlerde üste para alma dönemi başlıyormuş... Yeter ki harcayan olsun, mutlaka bir 'Cash-back' bulunur? *** Tayyip Erdoğan'ın hayatı dizi oluyormuş... Eh, bu kadar zamana bu kadar tecrübe; değer doğrusu!