Bütçe görüşmelerinde TBMM kürsüsüne çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, esti gürledi. Tartışmalar, sataşmalar, boş iddialaşmalar... Toplumun kanıksadığı şeyler bunlar. Onun için ilgi görmedi zaten. Baykal'ın bu çıkışları hoşluktan öte bir işe yaramadı. Da, bir sözü vardı, ben önemsedim şahsen. Antalya'da turizmcilere tahsis edilen arazilerden 200 trilyon lira gelir elde edildiğini ancak bu paradan Antalya'nın hiç istifade etmediğini iddia etti Baykal. Baykal, Antalya Milletvekili ve o yörenin ferdi. Antalya'da olup bitenleri o bilmeyip de kim bilecek? Bu sözlerini doğru kabul edip üzüldüm. 'Vay anasına' dedim kendi kendime. 'Böyle de olmaz ki?' Öyle değilmiş meğerse! Baykal'ın o konuşmasından birkaç gün sonra İstanbul'a gelen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Antalya'ya bu paranın üstüne 700 trilyon lira daha harcandığını söyledi. İnsanın başı dönüyor. Ama 'Burası Türkiye, olur böyle şeyler' deyip geçiyorsun çaresiz. Fakat, Menderes Türel öyle bir laf etti ki, 'es' geçmenin imkanı yok. "Deniz Bey'in Antalya'da yaptığı bir çeşme dahi yok!" Senelerin politikacısı... milletvekilliği, bakanlık yapmış bir parti genel başkanı.. ama kendi şehrinde dikili bir ağacı bile yok!.. Deniz Baykal böyle de Murat Karayalçın, Zeki Sezer ve hatta Bülent Ecevit farklı mı? Ne gezer. Al birini çal ötekine. Hadi genel başkanlar böyle, bari partiler farklı olsa değil mi? Ha CHP, ha SHP, ha DSP... onlar da tornadan çıkmış gibi... tıpa tıp... biri diğerinin aynısı!.. Niye böyle? Bizdeki sol partiler kendilerini cumhuriyetin ve dolayısıyla rejimin sahibi sayıyorlar da ondan. Sanki onlar olmasa rejim balık gibi elden kayıp gidecek!.. Onların 'Cumhuriyete sahiplenme' duygusu had safhada. Tam bir ifrat! Fakat, bu ifratın getirdiği bir handikap var ki, partileri tefrite götürüyor. Sadece dili uzamış bir insan iskeleti sanki. Kafa küçük, bacaklar sıska, beden gelişmemiş, kollar cılız ama dil, kamçı gibi!.. Köprü'ye hayır! AB'ye hayır! Özelleştirmeye hayır! Hayır! Hayır! Hayır! Ey sol, kendini yenile! Sol partileri bu bağnazlıktan kim ve nasıl çıkarır bilemiyorum ama çıkmaları lazım. Sadece muhalefet yapmakla bir yere varamadıkları gibi ülkeye de gerginlikten başka bir faydaları olmuyor!.. Bu memleketin bir ferdi olarak, iktidar kadar muhalefetten de faydalı olmasını istemek benim hakkım. Sol değişsin. Sırça köşkten çıkıp halkın arasına karışsın. Onların derdini dinleyip çareler arasın. "Cumhuriyet her şeye devadır" demekle olmuyor artık bu işler. Toplumun ihtiyaçları arttı. İstisna olanlar var tabii. Mesele Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu. Hakeza Mersin Milletvekili Ersoy Bulut; kendisi aynı zamanda SHP Genel Başkan Yardımcısı ama her gün halkın içinde. Mersin'de gezip görmediği köy yok. Baykal'a gittiği yolun yol olmadığını söyleyip CHP'den istifa eden yine o. CHP Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu ise sadece gezmekle de kalmıyor. Hemen her köye bir okul veya derslik yaptırdı. Hem parti kasasından veya kendi cebinden değil. Malatyalı iş adamlarını bulup bulup onlardan köyüne bir şey yapmasını istiyor. Eli boş döndüğü vaki değil. İşin enteresan tarafı, onun okul yaptırmasına vesile olduğu her iş adamı mutlu. Aslanoğlu'na teşekkür ediyor. Ki, bu Aslanoğlu'nun 18 yaşındaki kızı İrem, kalınbağırsak hastalığından rahatsız ve 10 aydır o hastane senin bu hastane benim koşturuyor. Kalın bağırsakları alınan İrem aylardır damardan aldığı ilaçla besleniyor. Aslanoğlu hem kızıyla ilgileniyor hem de memleketiyle. Kimseye yük olmadığı gibi herkesin yükünü taşıyor. Hem de severek yapıyor bunu. Benim tanıdıklarım bunlar. Belki başkaları da vardır. Aslan sosyal demokratların artık entel dantel mekanlarda nutuk atmayı bırakıp tıpkı bu arkadaşları gibi halkın arasına karışmaları lazım. Yoksa, cumhuriyet "Cumhuriyet düşmanı" ilan ettikleri sağcıların omzunda yükselir ve kendilerini yalnızlığa mahkum eder de haberleri olmaz!..