Şu çılgın Türk sanayicileri

A -
A +

Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları düşünürken bazen yeise düşüyor, karamsarlaşıyorum. Bazen de ümitlenip mutlu oluyorum. Beni karamsarlığa düşüren sayısız olaylar varsa da bendeniz yine ümidimi paylaşacağım sizlerle. Geçen hafta "Ulusal Kalite Kongresi"nin 14'üncüsünü gerçekleştiren KalDer, "Vizyondan Eyleme" temasını işledi. Alanında dünyanın en başarılı ekonomi gurularını getirip Türk iş adamı ve yöneticilerine dinletti onları. Onun hemen ardından TÜRKONFED'in İzmir'den "Türkiye AB yolunda, ya siz" diye seslenişi vardı Türk müteşebbislerine. Sıra bu hafta İSO'da. İstanbul Sanayi Odası (İSO) 25-26 Kasım 2005 tarihleri arasında dördüncüsünü yapıyor "Sanayi Kongresi"nin. İki gün sürecek olan bu kongrenin en belirgin farkı global olması. Geçmiş senelerde yaptığı üç başarılı kongrede İSO hep iç meseleleri işlemiş, sanayicinin birebir yaşadığı sıkıntıları ve bunlara karşı ürettiği çözüm yollarını seslendirmişti. Bu kongrede ise "Sürdürülebilir Rekabet Gücü" ve "Avrupa Birliği'ne Üyelik Sürecinde Türk Sanayi" temasını işliyor ki, her ikisi de AB sürecine giren Türk sanayicisinin ufkunu açacak nitelikte. Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde Türk sanayiinin geleceğinin şekilleneceği kesin. De, bu şekillenmenin doğru olabilmesi ve inkıtalara uğramadan sürdürülebilmesi için geliştirilmiş stratejiler gerekiyor. Elbette ki bu stratejilerin tamamı bu tür kongrelerde üretilecek değil ama meşalenin burada yakılacağı, heyecan kıvılcımının yüreğe burada düşeceği de inkar edilemez bir gerçek. İşte İSO'nun gerçekleştireceği bu kongrede Türk ekonomisinin yapısı, artıları ve eksileriyle masaya yatırılacak ve müzakerelerin genel ekonomiye etkisinin ne olacağı tartışılacak. AB süreci demek değişim demek, yeniden yapılanma demek. Rekabet gücünün arttırılması demek. Dolayısıyla bu kongre bir nevi geçmişin envanterinin çıkarılması anlamına da geliyor. Geçmişteki hataları görmeden, hantallığı fark etmeden ve bunların ülkenin ekonomik ve sosyal yapısına verdiği zararı kabul etmeden yeni kriterlere açılmak mümkün mü? Demirel'li Kongre İktisadi değişimle birlikte Türkiye'nin siyasi yapısının da gözden geçirilmesi gerekiyor. Fazlasıyla dejenere oldu çünkü. Sanayi Kongresi konuşmacılarından birisi de Süleyman Demirel. Demirel'in konuşması Kongre'ye elbette ki renk katacak ama ben olayın o tarafında değilim. Bu kongreye Süleyman Demirel'in davet edilmesi çok anlamlı olduğu kadar yürek işi de. Bu cesareti gösterdiği için başta İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük olmak üzere tüm yönetimi tebrik ediyorum. Süleyman Demirel, Kongre'ye gelip sağa sola sataşacak değil elbette ki. Sanayicilerle düşüncelerini paylaşacak ve tecrübelerini aktaracak onlara ama dediğim gibi Demirel'i çağırmak yine de cesaret isterdi. Siyasi geleneğimiz engel her şeyden önce bu tür açılımlara. Ya geçmişi kötülüyoruz, ya da yok farz ediyoruz onları. Süleyman Demirel nasıl yok farz edilebilir ki? Türkiye siyasi tarihinin son 50 senesinde öyle veya böyle onun damgası var. Parti genel başkanı... Cumhurbaşkanı... Başbakan, hem de altı defa gidip yedi defa gelen başbakan. Ayrıca, bu gidişlerin hepsi halkın oyuyla da değil!.. Denilebilir ki, "Çok yanlışları oldu. Hatalı!" Ee, adama sormazlar mı: O gün ne doğruydu da Demirel doğru olsun?!. Hadi doğru oldu diyelim, o kadar eğrinin arasında bir doğru ne işe yarardı? Dolayısıyla, Demirel'in bu Kongre'ye davet edilmesini çok yerinde buluyorum. Geçmişe sırtını dönmek yerine oturup yapılan hataları konuşmalıyız ve bir daha yapmamak hususunda azimli olmalıyız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.