Tam bize göre

A -
A +

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yapılan bir araştırmada çocukların en çok Polat Alemdar'a benzemek istediği ortaya çıkmış!.. İlköğretim çağındaki öğrenciler arasında en sevilen TV kahramanı yüzde 7.5 oranla "Örümcek Adam" olmuş. Onun hemen peşinden de yüzde 4.2 ile "Kurtlar Vadisi" dizisinin ünlü kahramanı Polat Alemdar geliyormuş. Daha bitmedi. Öğrencilere, büyüdüklerinde kime benzemek istedikleri de sorulmuş. Yüzde 3.4'ü "Polat Alemdar" demiş çocukların. Cem Yılmaz'a benzemek isteyenlerin oranı ise yüzde 2.9. Kurtlar Vadisi, malum; içinde kan ve şiddet bulunan bir dizi. Bu araştırma sonuçları kamuoyuna duyurulunca çarşı birdenbire karıştı. Her kafadan bir ses çıktı. Kimi, "Vay be" dedi. "Çocuklarımız kahramanlığa özeniyor! Onlarla gurur duyuyoruz" Kimi de, "Şiddet kötüdür. Bu tür filmleri yasaklayalım!" Hatta, bu tür dizilere reklam vermemeleri için reklam verenlere çağrıda bulunanlar bile oldu. Eğri oturup doğru konuşalım. Ortaya çıkan bu sonuç ne böbürlenmeyi, ne de yasaklamayı gerektiriyor aslında. Her ikisi de yanıltıcı, gerçeklerin üstünü örtmekten başka bir işe yaramayan kararlardır. Hele reklam vermeyerek onu cezalandırmak; kıskançlıktan ve hasetten başka bir şey değildir. Kurtlar Vadisi dizisi, çocukları şiddete özendirmiyor ki, cezalandırılsın!.. Polat Alemdar sadece bir sembol. Ailede baba anneyi dövüyor. Çocuklar tu kaka ediliyor. Yolda yürüyen bir insan diğerleri tarafından taciz ediliyor. Komşular arasındaki ilişkilerde bol sinkaflı sözler kullanılıyor!.. Bütün bu kirliliğin içinde gelişip büyüyen çocuklar zaten patlamaya hazır bir bomba haline geliyorlar. Bu çocuklar içlerinde biriken şiddeti nasıl dışa vuracaklarını öğreniyorlar sadece Polat Alemdar'ı seyrettikten sonra. Eğer o olmasa, mahallenin kabadayısına bakıp yine yapacaklar yapacaklarını. Eğer illa bir şey yapmak lazım geliyorsa, ki yapılması lazım; o da, bu toplumun sosyal problemlerine eğilmektir. Ve de tabii ekonomik sıkıntılarına. Ama şahsen benim bu konuda hiç ümidim yok. Yok çünkü, rapor açıklandıktan sonra konuşması lazım gelenler değil, tam aksine bu işle uzaktan yakından alakası olmayanlar konuştu, konuşuyor. Bir sosyoloğun konuştuğunu duydunuz mu mesela? Konuşmaz. Konuşturmazlar!.. Maksat üzüm yemek değil çünkü; bağcıyı dövmek! Erbil'in feryadı Bu sene vergi rekortmeni olan Mehmet Ali Erbil, geçenlerde "Vergimi ödüyorum, hizmet istiyorum" diyerek; evine çamurlu yoldan gittiğini, suyunun akmadığını belirtti ve "Biz vergi konusunda bu kadar hassas davranırken, keşke yöneticiler de aynı duyarlılığı gösterse" dedi. Kim ilgilendi bu sözle? Hiç! Nedenini söyleyeyim mi? Biz gerçekleri konuşmayı sevmiyoruz bir kere de ondan!.. Modern toplumlarda bir insanın ödediği vergi kadar söz hakkı vardır. Vergi vermeyen veya vergisini layıkıyla ödemeyen, adam yerine bile konmaz o memleketlerde. Bizde ise vergisini ödeyen hizmetten mahrum kalır; vergi vermeyen de en ön sırada yürür ve ha bire akıldanelik yapar. Sosyal meselelere yaklaşımımız böyle de, ekonomik bakışımız farklı mı? Ne gezer!.. Türkiye'de her bir şey yolunda gittiği dönemlerde, kimsenin nedense geleceğe yönelik söyleyeceği bir tek lafı olmaz. Fakat, o gün düzeltilmesi mümkün olan ancak, üzerinde durup düzeltilmediği için krize dönüşen olaylar hakkında herkes konuşur. Hem de ne konuşma! Ne hükümetin beceriksizliği kalır, ne de basiretsizliği. Halbuki, kriz anında yapılan eleştiri ve tenkitlerin yapıcı hiçbir yanı yoktur. Olsa olsa, krizi derinleştirir ve ülkenin bir an önce bataklığa saplanmasını sağlar. Bizim yaptığımız da bu zaten!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.