Tarihe yolculuk

A -
A +

İstanbul şehri, görkemini borçlu olduğu birçok imparatorluğa başkentlik yapmış ve haliyle sayısız isimle anılmış bir metropol. Osmanlı İmparatorluğu da kendisini hep son Roma İmparatorluğu olarak görmüş ve İstanbul'a Konstantiniyye denilmesine izin vermiştir. Konstantiniyye; "korunmuş makam", Roma ise "Cihanşümul imparatorluk" anlamını taşıyor. Osmanlı padişahları hem Türk hakanı, hem Müslümanların halifesi ve hem de Kayzer-i Rum'dur; yani Roma Kayzeri. Avrupa Birliği (AB) fikri, Osmanlı'nın bundan 800 sene önceki misyonuydu. Kendilerini daima batının lideri olarak gördüler. Hemen şunu da belirtmek lazım ki, onlar bu hedeflerine bugünkü AB'den daha fazla ulaşmıştı. Geniş bir ufka ve herkese kendisine hayran bırakan bir misyona sahip olan Osmanlı İmparatorluğu'nu şark düşüncesinin dar kalıpları arasına sıkıştırmak ve onları o kültürün temsilcisiymiş gibi algılamak; hem onlara haksızlık, hem de geride bıraktığı millete. Bu düşünce, bizi kötü vâris konumuna sokuyor çünkü. Fatih Sultan Mehmed, doğudan değil batıdan gelip İstanbul'u fethetmedi mi? Bosna üzerine ilk Osmanlı akını 1386 senesinde gerçekleşti mesela. Üsküp'ün fethi ise daha 1392'de tamamlandı. 1428'de ise Bosna haraca bağlandı. İstanbul'un fethedildiği 1453'te Osmanlı Balkanlar'da muazzam bir otorite kurmuştu. Fatih Sultan Mehmed döneminin sonuna gelindiğinde Yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna hakimiyeti sağlanmıştı. 1521 yılında da Sultan Süleyman Belgrad'ı ele geçirip Macaristan yolunu açtı. Osmanlı'nın dünya imparatorluğunu kendisine hedef olarak seçtiğinin bir diğer işareti de din konusunda gösterdiği toleransta görülüyor. Fatih Sultan Mehmed İstanbul'u fetheder etmez şehri kalabalıklaştırmak için nasıl Anadolu'dan Müslüman ahaliyi alıp getirmişse, Türkçe konuşan Hristiyanları ve Ermenileri de İstanbul'a getirmiştir. Hatta Ermeni tarihinde ve dini hiyerarşisinde hiç yeri olmamasına rağmen İstanbul'da bir patriklik teşkilatı kuruyor onlara; hem de bütün Ermeni milletini yöneten bir patriklik. 15 ve 16'ncı yüzyıllarda yoğun Yahudi göçüyle İstanbul ve Selanik de onların dünyadaki önemli iki merkezi haline geliyor. Bravo Sabancı'ya Osmanlı'nın bu konudaki hassasiyeti salt İstanbul ve Balkanlarla sınırlı değil tabii. Hangi ülke olursa olsun aynı özgürlük tanınmış o ülke insanlarına. Hakeza dil. Bu konuda Cuma Selamlığı örneği var. Rikab-ı hümayun denilen ve padişahın atla geçtiği esnada ahalinin onun atının eğerini yakalayarak arzuhal verme geleneği. Sırf Türkçe değildi bu halini arz eden dilekçeler. Slav dilinde ve Helence de olurdu. Osmanlı İmparatorluğu bir dünya imparatorluğuydu ve İstanbul da o dünya imparatorluğunun başkenti. Hani, şimdilerde tesis edilmeye çalışılan "medeniyetler ittifakı" var ya; işte onu da kurmuş vakti zamanında Osmanlı!.. Bu ön bilgiyi, Sabancı Üniversitesi'nin "Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü" yarışmasına girizgâh olsun diye yazdım. Bu sene ikinci yaşını idrak eden ve Amerika'nın en ciddi düşünce ve araştırma merkezlerinden Brookings Institution iş birliği yapan araştırma merkeziyle Sabancı Üniversitesi önemli bir mevzuu daha gündeme getiriyor. Tertiplenen yarışma programının bu yılki ana teması, Osmanlı. Konu başlığı ise "Balkanlar ve Orta Doğu'da Osmanlı Mirasına Dair Algılama." Geçmiş geçmiş. Şu saatten sonra oturup "Osmanlı olalım" demenin bir anlamı yok tabii. Ancak, kim ne derse desin geride müthiş bir kültür ve yönetim sistemi var. Bunların incelenmesi, gün yüzüne çıkarılması ve halkın istifadesine sunulması lazım. Bunu yapmayan bir tek biz varız; onu da söyleyeyim. Dünya âlem Osmanlı arşivlerini inceliyor ve doğru sistemleri bulup uyguluyor zaten! Demek istediğim; biz de lütfen inceleyelim şu değerleri. Gocunacak bir şey yok! Sabancı Üniversitesi'nin bu girişimini gönülden destekliyorum. Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar ve Orta Doğu'da bıraktığı tarihî, kültürel, ekonomik ve politik mirasa dair "algılamaları" ilmî bir bakış açısıyla kamuoyunun dikkatine sunmaya yönelik bu çalışmanın birincisine 20 bin dolar ödül verileceğini bildirdi Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu. İkincinin alacağı ödül 10 bin, üçüncünün ise 5 bin dolarmış. Eh, bu işi vasiyet eden rahmetli Sakıp Sabancı'nın ruhunu şâd edecek bir araştırma ve ödül!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.