Tarihî Kentler Birliği

A -
A +

Anadolu medeniyetlerin beşiği. Bu beşikte 11 bin senedir sayısız devletin doğup büyüdüğü biliniyor. Hatta, yapılan kazılar sonucunda hâlâ yeni yeni devletler ve onların medeniyetleri çıkıyor ortaya. Verimli Anadolu topraklarının cömertliğinden ve akarsularından faydalanıp zengin olmuş bu devletlerin çoğu. Tabiatıyla geleceğe bıraktıkları tarihî miras da çok kıymetli eserlerle dolu. Da, Türkiye bu kıymetlerin değerini hiç mi hiç bilmemiş! Paha biçilmez antik eserler tutanın elinde kalmış. Söken götürmüş. Maalesef çoğu başka ülkelerdeki müzelerde teşhir ediliyor bugün. Yerinde kalan kale, han, hamam gibi tarihî eserlerin ve de köşklerin önemli bir kısmı ise kendi haline terk edilip öylece bırakılmış. Kimi yanmış, kimi yıkılmış, kimi su altında kalmış, kimi de tinercilerin barınağı olup çıkmış. Hepsi böyle değil tabii. Bir kısmı da restore edilip günümüze kadar getirilmiş ama kullanılmadıkları için kendi haline terk edilmenin hüznünü yaşıyor onlar da bir nevi. Tarihi Kentler Birliği (TKB) geçen hafta sonu Gaziantep'te toplandı. Birliğin gündem maddesi, 'Bu mirası korumak ve ülkemize kazandırmak için ne yapmamız lazım?'dı. Hemen belirteyim ki, TKB ciddi bir sivil toplum örgütü. Bugüne kadar şehirlerin su, elektrik, kanalizasyon ve ulaşım meseleleriyle ilgilenmekten ileri gidemeyen belediyeleri ortak bir akıl etrafından toplayıp onlara tarihî ve kültürel değerlere sahip çıkma fonksiyonu da yüklüyor ki, bu, -kelimenin tam anlamıyla- belediyelere çağ atlatan bir reform. Ayrıca, siyasi kimliklerini asla ve asla öne çıkarmamaları ve bir de bu misyona hepsinin aynı heyecanla sahip çıkıyor olması bu birliğin büyüyerek devam edeceğini gösteriyor. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin başkanlığını yaptığı TKB, iki günlük toplantı sonunda tarih ve kültür değerlerinin ekonomik bir ayakla desteklenmesi gerektiği konusunda mutabakat sağladı. Diyelim ki, bir kale restore edilecek ve restorasyon için birçok fondan istifade etme imkanı da var. Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Proje tabii. Türkiye'nin en önemli problemi burada da nüksediyor. Diğer kurum ve kuruluşlar gibi belediyeler de proje hazırlamayı bilmiyor! AB, Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşlarının verdiği fonlardan kredi almak isteyenler olmamış değil, olmuş ama sonuç yok. Çünkü, projeler yetersiz!.. Proje yapmak için plan gerekiyor. Farzımuhal, Gaziantep Kalesi restore edilmek isteniyor. Kredi veren kuruluşlar, hazırlanan projede bu kalenin restorasyondan sonra ortaya çıkaracağı ekonomik değerleri görmek istiyor. Kale turistik bir alışveriş merkezi mi olacak? Yoksa, içine otellerin ve lokantaların da serpiştirildiği bir kompleks haline mi getirilecek? Çevre dokusu nasıl değişecek? Ayrıca, senede ne kadar ziyaretçi gelir, gelenler ne kadar lira para bırakır? Bu paranın çevrede meydana getirdiği katma değerin boyutu ne olur? Bütün bunların detayını istiyor fon. Restore edip öyle kendi haline terk edileceğini hissettiği an kredi vermekten cayıyor! Hele bir de restorasyon için kredi alıp da başka işlerde kullanmak var ki, bu konuda hem AB ve hem de Dünya Bankası çok hassas davranıyor! Yazının başında da ifade etmeye çalıştığım gibi Tarihi Kentler Birliği bu konunun ciddiyetine vâkıf. Her sene 4-5 defa bir araya gelip konuşmaları hiç de boşuna değil. Önümüzdeki senelerde bu birliğin çok güçleneceğini ve büyük projelere imza atacağını hissedebiliyorum. Türkiye hep 'Önce kredi, sonra proje' diye diye buralara kadar geldi ama deniz bitti. Bu ahbap çavuş ilişkisinin ülkemize maliyeti; tamı tamına 1.2 trilyon dolar borç faizi ödemek. Sonra ödenecekler de cabası! Şimdi, 'Önce proje, sonra kredi' dönemi. Bunu en iyi idrak eden sivil toplum örgütlerinden biri Tarihi Kentler Birliği. İşte bu azim ve kararlılığından dolayı birliğe üye olan belediyeleri ayrı ayrı tebrik ediyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.