Tatil notları

A -
A +

Elektronik posta kutum, ben tatildeyken delik deşik olmuş. Ve çökmüş tabii. Sebep belli: Okuyucularımın gönderdiği e-mail'ler. Kahir ekseriyeti, 'Tatil nasıl geçti, Annen ne oldu?' türünden sorular... Tatile çıkışımızı yazdım ya, sonunu merak ediyorlar tabii haklı olarak. Hemen söyleyeyim, mükemmeldi!.. Geçtiğimiz yerlerde herkes annemden iyi not aldı bir kere. Nasıl almasınlar ki, hepsi el pençe divan durdu onun karşısında. Ne dediyse ikiletmeden yerine getirdiler. Annemin isteğinden ne olacak ki? Biraz saygı, biraz ilgi ve biraz da güler yüz!.. Bazısı 'hala' diye fır döndü etrafında, bazısı 'teyze', bazısı da 'yenge'... 'Nine' diyenler ise saymakla bitmez. O kadar ilgiyi gören annem, bize de biraz nazire yapmadı değil hani. 'Bakın benim elim günüm bana nasıl ilgi gösteriyor. Bunların yanında sizinki ne ki?' dermişcesine beni bir süzüşü vardı ki, ne demek istediğini anlamamak için şey olmak lazım. Annem Sertavul'a indiği anda bir sevindi, bir neşelendi; anlatamam. O hali hiç gözümün önünden gitmiyor. O kamburu çıkmış yaşlı kadın gitti, yerine dimdik bir terütaze geldi. Birdenbire 50 yaş gençleşti adeta. Vatan sevgisi bu demek ki!.. Bir de dişler olmasaydı var ya, annemi tanımak mümkün olmayacaktı. Dişlerde problem çıktı. Bir defasında teyzemin torunundan havanı getirmesini istediğini görünce panikleyip, 'Havanı ne yapacaksın, anne' diye atıldım. "Ne yapacağı var mı?" dedi öfkeyle. "Şu meretleri alıp havanda ezeceğim!" Elindeki protez dişleri gösterince ödüm koptu. Yapar mı yapar. Da, kimi bulup da ona diş yaptıracağız? Herkes etrafında pervane olsun, sen elindeki ekmeği çaya batırıp öyle ye! Olacak şey mi? Karizma resmen çiziliyor! Torunu Abdullah'ın kıymetini anlamak için taa oralara gitmesi gerekiyormuş. "Şimdi burada olsa, beni şu iki paralık dişlere mahkum etmezdi" diye söylendi durdu. Annem bizimle dönmedi tabii. O bir müddet daha oralarda hükümranlığını sürdürmeyi düşünüyor. Haklı da. Etrafında o kadar misafirperver ve cömert insan dolanıp dururken kim ayrılır ki annem ayrılsın oradan. Sertavul ve Kozlar yaylaları şimdiden burnumda tütmeye başladı. Gülnar hakeza. Hele deniz. Akdeniz hâlâ tertemiz. Güneşiyle, kumuyla ve ormanıyla bir bütün. Pırıl pırıl. Oralarda hayat öyle kolay ki anlatamam. Meyve sebze bol bir kere. Dağlarda yetişen envai çeşit bitkiyi toplayan köylüler, meyve sattıkları tezgâha onları da koymuşlar. Keçiboynuzu pekmezinden kekiğe, sumaktan adaçayına kadar her bir bitki ilaç niyetine satılıyor o tezgâhlarda. Hem de ucuz fiyatla. Gözleme evleri ve kebap dükkanları ise gırla... Tatil bitti ama benim aklım hâlâ oralarda. Annem, 'Gel, beni al' dese de bir daha gitsem... > MI ACABA?!. * Dünyaya yine iki gün göktaşı yağmış... Bugünlerde başımıza hep taş yağıyor nedense? *** * Yılmaz kardeşler butik otel açmış... Eski başbakandan kiralık otel! *** * California'da yaşayan goril Koko, eliyle 'dişim ağrıyor' işareti yapmış... Biz, değil işaret etmek; konuşuyoruz da ama yine dönüp bakan yok! *** * Simitçiler bundan sonra modacı Cemil İpekçi'nin hazırladığı kıyafetleri giyecekmiş... Modayı başkaları taşıyamadı bari simitçiler taşısın! *** * Çocuklar, yenilmeye razı olmayan babalarla oynamak istemiyormuş... Çocukların da şu mızıkçılığı yok mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.