Bugünlerde üzerinde en fazla durulması lazım gelen konu; terör. Savaş; antipatik ve itici, terör ise tam aksine birleştirici oldu! Dünya böyle bir handikap içinde şimdi. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma hali de diyebilirsiniz buna. ABD Başkanı George Bush ve şahinleri Irak'a girdi. Haklılığı haksızlığı ayrı bir yazı konusu, oraya girmeyeceğim. Bush'un Irak operasyonu en başta Avrupa'yı rahatsız etti. Bu operasyona mani olmak için başta Almanya ve Fransa, her yolu denediler aslında ama olamadılar bir türlü. Askeri bir müdahale de mümkün değildi. ABD'nin askeri gücü tartışılmayacak kadar üstün çünkü. Fakat askeri sahadaki üstünlük her şey demek değil ki. Diplomasi var, siyaset var, ekonomi var. Var oğlu var yani. Askeri alanda kaybettiğini siyasi arenada kazanmak isteyen Avrupa, hemen savaş karşıtı propaganda başlattı. Bu yeme gelecek sayısız 'sazan' var şu dünyada. En başta Amerikan halkı. Hiçbiri savaşı sevmiyor bir kere. Sevmek ne kelime, nefret ediyor. Hele bir de oğlu ya da kızı Irak'ta askerlik yapıyorsa yere göğe sığmıyor bu nefreti. Demek ki ABD'nin zayıf karnı; halkı. Avrupa, başta Amerikan halkı olmak üzere tüm dünyaya savaşın kötü yüzünü göstermeye çalışıyor. Başarılı da. Bush yönetimi aslında bu gidişatın farkında. Ayağının altındaki çöl kumunun kaydığını görüyor. Fakat hiçbir şey ona geri adım attırmıyor. Irak'tan çıkmaya hiç mi hiç niyeti olmadığını her halükârda belli ediyor. Aksine karşı atağa geçip, terör kozunu kullanıyor. Vermek istediği mesaj belli: Terörün ne bela olduğunu görüyorsunuz işte. Kökünü kazınmadan bu davadan vazgeçmemi istemeyin benden! Aba altından sopa göstermenin daniskası yani. 'Ölümü gösterip sıtmaya razı etme' hali de denir buna. Dünya çok garip oldu. Ahmet'in kurduğu örgüte, Mehmet'in terör yaptırması işten bile değil. Usame Bin Ladin'in El Kaide'sine de öyle. Terörist mi? O hiç problem değil!.. Şimdi tıp öyle ilerledi ki, bir insanın beynini yıkamak, onu namludan çıkan mermi gibi toplulukların üzerine salmak mesele olmuyor artık. Çok mülayim bir insanın belleğini yıkayıp kısa sürede onu dünyanın en acımasız adamı yapmanın hiçbir zorluğu yok. Askeri alanda da kullanılıyor bu yöntem, istihbarat birimlerinde de. Binlerce nörolog, psikiyatr ve psikanalist yapıyor bunu. Bunların çalıştığı hastane sayısı da az değil. Bir gecede kişiliğinin değiştiğinden haberi bile olmayan binlerce canlı bombayı sokağa salacak kadar donanımlı bu hastaneler. Birilerini terörist yapmak, oyuncak bebek yapmaktan daha kolay bugünkü bilgi ve teknoloji çağında! Plastik cerrahinin de bin bir hüneri var bu konuda. Ajda Pekkan'ın halini düşünün yeter, ne demek istediğimi hemen anlarsınız. Benim asıl demek istediğim şu: Terör elbette ki çok ama çok kötü bir şey. Allah kimsenin, hiçbir ülkenin başına böyle bir felaket vermesin. Şayet gelmişse; o zaman da, kulaktan dolma sözlere aldanıp hemen karar vermemek gerekiyor. Arkasındaki el çok önemli. Onu kimin kurup karşına diktiğini mutlaka ama mutlaka sorgulamak lazım. Başka türlü bu pislikten kurtulmanın imkanı olmadığı gibi, bu belayı def etmek de mümkün değil.