Teşhis hatası bizi bitirdi

A -
A +

Türkiye'de lüzumsuz bir tartışma var ki, hep yapıldı, yapılıyor. Hiç faydası olmayan, aksine, fazlasıyla zarar veren bu tartışma, 30-40 senelik bir maziye sahip. Lüzumsuz, gereksiz ve anlamsız olmasına rağmen hâlâ da devam ediyor. "Doğu ihmal edildi." İlk bakışta bu iddianın haklı tarafları var gibi görünse de, aslında hiçbir mantığı yok! Türkiye'de esas bakılması lazım gelen Güney'le Kuzey arasındaki farklılıktı ama nedense bu konu hep göz ardı edildi. Her türlü ihtiyacı babası tarafından karşılanan bir çocuk, gelecek endişesi yaşar mı? Asla yaşamaz! Başı sıkıştı mı, "Baba, yetiş" der ve her türlü müşkülünü çözer babasının verdiği destekle. Bu girizgâhı maksatlı yaptım. Şimdi lafı fazla dolandırmadan esasa gelebilirim. Akdeniz Bölgesi, iklimi ve topraklarının verimliliği yönünden çok bereketli bir bölge. Sera falan olmadan bile senede dört mahsul almak mümkün. Toprağa bir baş soğan ek, ertesi gün yeşeriverir mesela. Sadece soğan değil tabii. Domates, patates, fasulye, kabak patlıcan... hepsi öyle. İklim ılıman olduğu için barınmak da mesele olmaktan çıkıyor tabii. Biriketten dört duvar çeviriverdin mi, olur sana ev. Çatısını ister toprakla kapat, isterse çinkoyla... problem değil. Hayat bu kadar kolay olunca bölge insanının ekonomik gailesi kalmıyor haliyle. Ziyafetler, ikramlar, misafir ağırlamalar, gelip gitmeler... toplumun önceliği olup çıkıyor. Adana, Mersin, Tarsus, Antalya'da durum böyle de Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır'da farklı mı? Değil. Oraları da üç aşağı beş yukarı aynı; Akdeniz gibi. Kuzey öyle değil ama. Meyve ve sebze yetiştirmeye toprak müsait değil bir kere. Yetişse bile senede bir, bilemedin iki ürün. O da bin bir müşkülle ancak elde ediliyor. Hakeza iklim; karla kışla ve soğukla mücadele etmek gerekiyor oralarda. Muhkem evler yapmadığı takdirde donar insan. Dolayısıyla güneydeki insanlar yan gelip yatarken, kuzeydeki çalışmaya mecbur kalıyor. Akdeniz'in özelliği bu Sadece Türkiye'ye mahsus bir durum değil bu. İtalya, Fransa, İspanya'da yaşanan da aynı. Kuzey'deki çalışıyor, güneydeki yatıyor. Kuzey İtalya elinden gelse, Güney İtalya'yı bir gün tutmaz, ayırıp atar ama yapamıyor! Hele Yunanistan; miskinliğin daniskası orada. Afrika, tam bir felaket. Önüne konulanı yemeye bile takati yok adamların. Dedim ya; iklim. Çalışmak, netice itibariyle bir alışkanlık meselesidir. İnsan bu; nasıl yattıkça yatası gelirse; çalıştıkça da çalışası gelir. Güneyli yatmanın keyfini sürerken, kuzeyli çalışmanın verdiği hırsla çalıştı da çalıştı. Aradan seneler geçmesine rağmen güneyli hep aynı güneyli kaldı. Yedi, içti ve yattı. Kuzeyli ise çalıştı, çabaladı ve gün geldi, zengin oldu. İstanbul, Rize, Trabzon, Konya ve Kayserili paraya para demezken; Diyarbakır, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Mardin halkı fakir kaldı. Dediğim gibi bu fark iklimin getirdiği bir fark. Güneydeki kolay kazandığı için yarın endişesi taşımadı ve işi miskinliğe vurdu. Kuzeydeki ise "yarın endişesi"nden dolayı çalıştı didindi ve zengin oldu. 1970'li yıllara gelindiğinde göçler ve tv yayınları Doğu ve Güneydoğu Anadolu ahalisinin fakirliğini görmesine sebep oldu. Batı Anadolu ve Marmara'nın zenginliğini görünce kafasının tası attı adamların. Aradaki farkı görüp çılgına döndüler! Bu farklılık doğru teşhis edilemediği için husumete sebep oldu ve ardından da ideolojiye dönüştü. "Batı bizi sömürüyor!" Siyasetçilerin hatası da burada başlıyor aslında. Fakirleşen illerdeki ahaliye, balık tutmayı öğreteceklerine balık yemeyi salık verdiler ve ona göre politika ürettiler. Sandığa giderken verilen teşvikler yetmiyormuş gibi yatırımlar da siyasi şova dönüştü ve bölge halkı, "devlet versin biz yiyelim" tarzında bir hayat modeline geçti. Sonuç, malum: Sıfır! Böyle bir ortamda yapılması gereken tek şey, çalışma alışkanlığı kazanmış olan insanları, daha fazla kazanmaları için güneye sevk etmek ve güneyliyi de onlarla yarıştırmaktı. Bu yapılmadı ve rekabet yerine husumet tohumu ekildi. Hâlâ da devam ediyor bu çarpık düşünce yapısı ve siyasi tavır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.