TİM ve TÜSİAD

A -
A +

Üst üste iki önemli toplantıya katıldım. Akşam TİM, Sabah TÜSİAD. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, geçmişin ışığında geleceği değerlendirdi. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ise yeni Yönetim Kurulu ve Başkanı'nı seçti. Ümit Boyner'e başarılar diliyorum. Gündemleri farklı ama hedefleri aynı. Türkiye ileri, ileri, daha ileri nasıl gider? Her ikisi de kendi kulvarında bu sorunun cevabını arıyor. TİM, ihracatı arttırmanın peşinde. TÜSİAD, Türkiye'nin bir an evvel AB üyesi olması için yöntem geliştiriyor. O da yetmiyor Anayasa başta olmak üzere, çevre ve sosyal konularda da analiz ve araştırmaya dayalı raporlar hazırlayıp kamuoyu ile paylaşıyor. TİM heyeti 2009'da müthiş bir performans gösterdi ve hemen her kıt'ayı dolaşıp ihracat yapmaları mümkün olan ülkeleri ziyaret etti. TİM Heyetiyle birlikte Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da koşturdu. Sonuç da alındı. 2023'te 500 milyar dolar ihracat hedefi hâlâ geçerli. Bunu gerçekleştirmek için izlenmesi gereken strateji ne ise tespit edilmiş. Palavra yok. Yan gelip yatmak yok! TİM Başkanı Büyükekşi, ekibine hesap ettirmiş. Dünya dış ticaret hacmi 11 trilyon 800 milyar dolarlık bir rakamla ifade ediliyor. Bu rakam krizden önce 16 trilyon dolardı. Nereden nereye! Türkiye dünya ticaretinden binde 8 pay alıyor. Yüzde 1 bile değil yani. Büyükekşi, "2023'te yüzde 1.5 olmasını hedefliyoruz" dedi. Neden olmasın? Türkiye'nin 2023'te 500 milyar dolar ihracat hedefini tutturması için o oranı yakalaması şart zaten. Çünkü, dünya ticaretinin o tarihte 34 trilyon 500 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. İhracat, salt "o ülke senin, bu ülke benim" deyip dolaşmakla olmuyor. İhracat yapan sektör ve firma sayısını da arttırmak lazım. Ayrıca, ürün çeşidini de. Eee, bunların hepsi emek ister. Kim yapacak bunu? TİM, bu konuda iddialı. Hazırlıklarını sağlam yapıyor. Boşuna, "Her il, bir milyar dolardan fazla ihracat yapabilmeli" diye, ülkenin dört bir bucağını dolaşmıyor. Sektör sektör, firma firma hazırlıyor ihracatçıları. Fakat, her şey sütliman değil tabii. Handikaplar var. En başta da kur. Döviz kurundaki oynaklık ihracatçıyı kara kara düşündürüyor. Bugün dolar kuru 1 TL 50 kuruş. İhracatçı, bu kur üzerinden bir fiyat veriyor. Aaa! Bir de bakıyor ki, dolar kuru 1 TL 20 kuruşa inmiş. Değil kâr etmek, belini doğrultamaz o firma! Merkez Bankası'nın (MB) uyguladığı para politikası malum. "Kur, inebildiği kadar insin!" IMF ile yapılacak olan stand-by anlaşması da bu işin üzerine tüy dikiyor. Döviz kuru hepten tepetaklak olacak yani. Büyükekşi konuşmasında MB'nin para politikalarını tekrar gözden geçirmesini istedi. IMF ile yapılacak olan anlaşmanın ihracata darbe vuracağının altını çizdi. Ayrıca, banka ve iş adamlarına gönderme yapıp "Yurt dışından borçlanıyorlar ve ondan sonra da 'kur yükselmesin' diye dua ediyorlar" dedi. TÜSİAD'ın yaklaşık 600 üyenin kahir ekseriyeti ise, "Kur yükselmesin" diye dua eden iş adamlarından oluşuyor. Ayrıca TÜSİAD, IMF ile anlaşma yapılsın da istiyor. Al sana, iki ayrı görüş! Serbest piyasa ekonomisi bu işte. Demokrasinin kuralı da. Yapacak bir şey yok. İşin tabiatında ne varsa, eli taşın altında olanlar onu söyleyecek! Orta yolu bulmak ise hükümetlere düşüyor. Hükümetin, "Onun dediği doğru. Bunun dediği yanlış" yahut da, "O dost, bu düşman" deme lüksü yok. Orta yolu bulmak tek şansı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.