TMSF ne yapsın?

A -
A +

Banka sahibi olmak için artık mangal gibi yürek lâzım. Hele holding bankacılığı? 'Benden öte dursun' diyen kaçıyor. Boru değil, öyle bağlayıcı kanunlar çıkıyor ki, hepsi birer bomba. Artık sahip olduğu bankada suiistimali değil, azıcık ihmali görülen holding patronunun diğer şirketlerine anında el konuluyor mesela. Geçmişte öyle miydi ya. Kur bankayı, topla parsayı, pardon mevduatı!.. Mevduata da devlet garantisi vardı ki, değme gitsin. O gün bankacılığın tek bir zor yanı vardı, o da izin almak!.. Eh, banka kurmak gibi bir imtiyaz herkese verilmez! Zaten verilmiyordu. Siyasi diyaloglar, karmaşık ilişkiler gerekiyordu onun için. Ama bir de kurdun mu? Yaşadın!.. Mevduata devlet garantisi başta olmak üzere her türlü kolaylık vardı bu sistemde. Leb-i derya yani. Daldır daldır iç! Ne denetim, ne inceleme, ne de hesap sorma. Bu işin en çetrefil yanı, arada bir liderlerden veya bakanlardan biri arayıp, 'Feşmekanca bizim sevdiğimiz. Biraz krediye ihtiyacı var. Gözlerinden öperim' derse; ona, 'Emrin olur' demekti ki, o da başkasının parasıyla hovardalık yapan için problem mi?.. Banka sahibi saf Anadolu çocuğu değil tabii. Krediyi sadece siyasi otoriteye peşkeş çekmek için banka kurmadı ki, hep 'Emrin olur' desin. Ana kasaya bağladığı bir hortumla kendi grup şirketlerine de kredi transfer etti. Şimdi burada şöyle bir duralım. Öncelikle sormamız gereken şey, tabii ki bu paraların nereye gittiği? Nereye gitti? Bir kısmı çarçur edildi ve elbette hukuki takibi yapılıyor bunların? Bir kısmı da yatırıma gitti, peki, onlar ne olacak? Yatırım ne? İstihdam. Peki o ne? İşsizin iş bulması... Kasaları boşaltılan bankalar ne oldu? Hepsi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine geçti. Bu bankalar neden Fon'a geçti? Mali zafiyet içindeydiler çünkü. Özkaynak yetersizliği vardı. Geriye kalanlarda da bitmiş değil ha, hâlâ devam ediyor bu likidite sıkışıklığı. Bu bankaların Fon'a devri çare mi? Eh, krizin büyümesini önledi ama henüz çözüm olamadı? Peki, Fon ne yapmalı ki, görevini yerine getirmiş olsun? TMSF'nin başarısı sap ile samanı birbirinden ayırmasına bağlı. Fon'un işi, yargılamak değil, o bankaların sınai şirketlerine kullandırdıkları kredilerin akıbetini tespit etmektir. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk basiretli bir teknokrat. Meseleye profesyonelce yanaşıyor. Fon bünyesine alınan 21 bankanın devir zararı 17.3 milyar doları buluyor. Hakim ortakların borcu ise 11 milyar dolar. Fon'd#ki banka sahiplerine, 15 Temmuz'a kadar başvurup ödeme yapmaları halinde önemli kolaylıklar da sağlanıyor. Fakat, kim ödeyecek? İstese bile ödeme yapmaya kimin gücü var? Fon'd#ki A bankası farzımuhal Z holdinge ait ve bu bankanın Fon'a bir milyar dolar borcu bulunsun ve banka bu borcu diyelim ki kendi sınai kuruluşu C şirketine kredi olarak kullandırmış olsun. Z holding, gerekirse C şirketinin makinesine varıncaya kadar satıp Fon'a olan borcunu ödemek durumunda. İş, dönüp dolaşıp kurulu bir tezgâhı durdurmaya geliyor ki, bu çok mahzurlu. İstihdam için yırtınan bir ülkeye verilecek olan en büyük ceza, o ülkede bir tezgâhı kapatmaktır. Şayet, bu firmalar değerlendirmeden geçirilip verimli olanlar TMSF'nin koordinatörlüğünde halka açılmış olsa; hem kurulu tezgâh devam eder, hem de devlet alacağını almış olur. Bu da bir alternatif. MI ACABA?!. Telekom'un özelleştirilmesini düzenleyen yasa Meclis'ten geçmiş... Özelleştirmeye yeşil ışık yansın, satışa gelince kırmızı! *** Genel başkan adayı Sina Gürel, "DSP'yi halka açacağım" demiş... Halkı tanımadan halka açmak da ne oluyor ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.