Hiç üzerinde durulmadı ama çok önemliydi aslında. 1 Mayıs İşçi Bayramı'ndan söz ediyorum. Ufak tefek itiş kakışları saymazsak; ilk defa vukuatsız bir kutlama oldu yurdun dört bir bucağında. İşçiler, "İşimi, fabrikamı ve ülkemi seviyorum" türünden pankartlar asıp miting yaptı meydanlarda. Türkiye için önemli bir gelişme bu. Hem de çok önemli. Geçmişte; insanlara, iş yerlerine ve hatta çiçeklere bile zarar veren gözü dönmüş insan güruhunun yerinde düzenli, vakur ve sorumluluğunu bilen bir kalabalık vardı. Bundan daha iyi ne olabilir? İşçinin olgunluğu değil de nedir bu? Ayrıca, sadece işçiye mahsus değil bu olgunluk. Sanayici de kendisine yakışır davranış sergiliyor bu günlerde. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) pazar günü gerçekleştirdiği 60. Genel Kurul'unu gördükten sonra söylüyorum bu sözü. TOBB; bugüne kadar siyasi partilerin arka bahçesi olmuş ve bu özelliğinden dolayı birçok kavgayı bünyesine taşımış bir kurumdu. Dolayısıyla, sanayicinin, tüccarın ve çiftçinin hak ve hukukunu arayan bir sivil toplum kuruluşu olmaktan çok uzaklaşmıştı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, üstüne basa basa "Biz hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmadık, olmayacağız da" dedi, Kongre'de yaptığı konuşmada. Bu tavır, sadece sözde kalan bir tavır değildi. Hisarcıklıoğlu'nun üç senedir yaptığı çalışmalar zaten gösteriyor bunun böyle olduğunu. Türkiye'nin AB müzakerelerine başladığı şu günlerde bunun ne demek olduğunu anlatmaya gerek var mı? Siyasi otoriteyle kavgası olmadığı gibi ona yaltaklanma ihtiyacını duymayan, temsil ettiği 1 milyon 300 bin iş yerinin önündeki engelleri kaldırmak için gayret gösteren bir TOBB. Yeri geldiğinde, "Bu yanlış" veya "Doğru ama yetersiz" diyebilen. Yeri geldiğinde, kendi imkanlarını seferber edip doğruyu bulup yapan bir sivil toplum örgütü. Bu ve buna benzer davranışlar, bir ülkenin gelişmekte olduğunun en bariz göstergeleridir. Peki, siyasetçi ne yapıyor? Öyle ya. Bu ikilinin yanında, stratejik vizyona sahip bir iktidar da olmalı ki, sacayağı sağlansın. Sadece işçinin ve sanayicinin fedakârlığı ile bir yere varılmıyor. Siyasi otoritenin de bu konuda kendine düşeni yapması lâzım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun hükümeti, iyi niyetli. Bu kesin. Başbakan, TOBB Kongresi'ndeki konuşmasında, her zaman yaptığı gibi "Nerede bir tıkanıklık oldu, bize bildirin. Kanalları açalım" diyerek; bu iyi niyeti bir kere daha sergiledi. Bu tür davranışlar, hedefe odaklanmak isteyen bir ülkede lokomotif görevi görüyor. Ekip olmanın, bir mesele üzerinde beraber çalışmanın ortaya çıkardığı sinerji ile aşılamayacak ne var ki? Bu arada muhalefeti de göz ardı etmemek lazım. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da çok seviyeli bir konuşma yaptı TOBB Kongresi'nde. Siyasi polemiklere girmek yerine, geçmişi kötülemekle bir yere varılamayacağını söyleyip kendi doğrularını koydu ortaya. Doğrusu da buydu zaten. Geçmiş, elbette ki geleceğin ışığıdır ama bu ışığa kapılıp ampulün etrafında dönen sinek misali, olduğu yere çakılıp kalmanın bir anlamı yok. Geleceğe bakmak, çağı yakalamak lazım. Türkiye'nin son günlerde sergilediği bu olgunluk; sanki çağı yakalamak mümkünmüş gibi bir duygu verdi bana. > MI ACABA?!. Dördüncü nikahını Roma'da kıyan Erbil'in nikah şahidi Seda Sayan'mış... Bozacının şahidi şıracı! *** Diyarbakır'da bir aile çok geziyor diye gelinlerinin burnunu kesmiş... Ben bu eylemi bir yerden hatırlıyorum. Vatandaştan vergi alan Maliye'nin yöntemi sanki!