Topbaş farkı

A -
A +

İstanbul'a belediye başkanı olup da hizmet eden de oldu, edemeyen de. Hatta, zarar verenleri saymaya kalksam, bayağı bir yer işgal eder. Onların üstünde duracak değilim. Ancak, Kadir Topbaş'ı diğer başkanlardan ayırt eden bir özelliği var ki, bir nebze de olsa bahsetmem lazım. Topbaş, İstanbul'un katma değer üreten bir şehir olmasını istiyor ve bu istek doğrultusunda hareket ediyor. Takdire şayan bir haslet bu. Vizyon meselesi yani. İstanbul bilindiği gibi tam bir kültür ve tarih kenti. Dost düşman itirazsız kabul eder bunu. 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi de bu yüzden zaten. Kadir Topbaş, kentin tarih ve kültür zenginliklerini ortaya çıkararak turizm potansiyelini harekete geçirmek ve bu sektör sayesinde de şehri katma değer üreten bir kent haline dönüştürmek arzusunda. Başarılı oldu da. Geçmiş senelerde şehri ziyaret eden turist sayısı 2 milyon civarında iken şimdi 8 milyona dayandı. Topbaş, "Bu rakam, hiç olmazsa 10 milyon olmalı" diyor. Ki, yerden göğe haklı. Roma senede 52 milyon turist çekiyor, Paris her sene 30-35 milyon ziyaretçi ağırlıyorsa, İstanbul neden 10 milyon kişiye ev sahipliği yapmasın? İstanbul'un hem turizm potansiyeli var, hem de yabancı sermayenin arayıp da bulamayacağı sayısız özelliklere sahip. Topbaş "Başkanlığa seçildiğimin ilk 15 gününde 'İstanbul Turizmini Geliştirme Platformu'nu kurdum" diyerek; bu mevzua nasıl gönül koyduğunu ifade etti. Kongre turizminde sağlanan başarı hiç de küçümsenecek bir başarı değil. Peş peşe açılan oteller dahi bu talebi karşılayamaz oldu. Turizm sadece otelle sınırlı değil elbette. Yeme-içmeden tutun da hediyelik eşyaya kadar birçok sektörü harekete geçiriyor. Bir şehre gelen turist, o şehrin ortak alanlarını görmek, halkın kültürünü tanımak ister. Bu da yeşil alan, park, sinema, tiyatro gibi kültür alanları demektir. Denizin istifade edilir bir temizliğe sahip olması demektir. Kadir Topbaş, gazetemize yaptığı ziyaret esnasında "İstanbullunun tatilini İstanbul'da geçireceği günler yakın" dedi. Çok iddialı bir söz. Fakat, bir o kadar da doğru ve yerinde. Eskiden Adana ve Mersin'in zenginleri İstanbul'a sayfiyeye gelirdi. Neden yine o günlere dönülmesin. Topbaş, belediyenin verdiği cankurtaran hizmetlerinin boğulmaları önlediğini vurgulayıp ölü sayısının geçen sene 1'e kadar düştüğünü söyledi. Geçmişte sadece Şile'de 55 kişi boğulup ölüyordu. Bu rakamlar da gösteriyor ki, alınan tedbirler çok isabetli olmuş. Şehirde yaşamak bir kültür meselesi. İnsanların mutlaka o kültüre sahip olması lazım. Da... belediyelere de büyük görevler düşüyor bu hususta. Topbaş'ın bu konuda da duyarlı olduğunu gördüm. İETT otobüslerinin her birisi gece garaja çekildiğinde yıkanıp dezenfekte ediliyormuş mesela. İnsan sağlığı için ne kadar önemli değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.