Çiçeği burnunda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın işi hem zor hem de çok kolay. Zor, çünkü; kapısını çalanı çok olan bir bakanlığın koltuğuna oturdu. Bakanım tiyatro! Bakanım bale! Bakanım opera!.. Bütün bunlar parayla olur. Bakanlığın parası yok değil var; versin tabii. Bu ülkeye tiyatro da lazım, opera da, bale de, sinema da. Turizm Bakanlığı'nın bütçesi fena sayılmaz aslında ama onca kültür ve sanat adamının dişinin kovuğunu dolduracak kadar değil yine de. Bir de festivaller var, illerin kendilerini tanıtmak için tertiplediği 'gülelim oynayalım' günleri. Turizm Bakanı Ertuğrul Günay geçenlerde "Paramızı festival gibi uçuk kaçık işlerde heba etmeyelim. Restorasyon çalışmalarına ağırlık verelim" dedi. Bu söz, Günay'ın tarihî eserlere ilgi duyduğunun sinyalini de veriyor bir yerde. Ama para yoksa, bunların hepsi iyi niyetle söylenmiş sözler olarak kalır bir köşede. Sanatçıya mı destek versin, opera ve baleye mi? Hadi onların ağzına bir parmak bal çaldı diyelim; restorasyon harcamasına gerekli olan para hani? Az uz parayla olmuyor ki bu işler? Anadolu'nun herhangi bir yöresindeki bir konağı alıp restorasyona tabi tutmak bile başlı başına bir servet gerektiriyor! Gaziantep ve Şanlıurfa belediyeleri çok istekli bu hususta ama parasızlık ellerini kollarını bağlıyor. Hadi, bakanlık biraz daha paralı, diyelim; yine de tarihî bir mahalleyi restore etmeye dahi yetmez elindeki para. Bunlar Turizm Bakanlığı'nın zor yönleri. Kolay tarafı ise şu: Destinasyon turizmi. Değil Bakanlığı,Türkiye'yi ihya eder bu iş; yeter ki, fırsata dönüştürülsün bu imkan. Türkiye malum, baştan sona kadar tam bir açık hava müzesi. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar antik eser var bu ülkede. Doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün Anadolu antik değeri yüksek eserlerle dolu. Ben diyeyim 1 trilyon dolar, siz deyin 2 trilyon. Bu servet toprağın üzerinde yatıyor. Yapılması gereken tek şey, ucundan tutup kaldırmak!.. Güneş onu yakıyor, yağmur onu ıslatıyor, kar onu örtüyor, rüzgar onu dövüyor ama o inadına cazibeli, inadına dikkat çekici. Gören herkes ilgileniyor bu eserlerle. İlgilenmeyen bir tek Turizm Bakanlığı. Dediğim gibi, bu bakanlık; "Bakanım siz müthişsiniz", "Bakanım siz bir tanesiniz" diyeni çok bir bakanlık! Etrafı çepeçevre sarılı bir bakan nasıl ilgilensin destinasyonla, antik eserlerle? Bakan'ın kararı Ertuğrul Günay'ın sanatçı ne istiyorsa verip fazla oyalanmamasını söylerken bu gerçeği bildiğim için söylüyorum. Turizmciler de öyle. Türkiye bugün 20 milyonun üzerinde turist çekiyor ve 20 milyar dolara yakın da döviz kazanıyor. Sektör cazibeli. Sektör canlı. Sektör tecrübeli. Ne yaparsa bakanın mutlu olacağını çok iyi biliyor bu sektör temsilcileri! Bakan'ın etrafını bir çevirdiler mi, daha bırakmazlar. Kah-kah-kah. Kih-kih-kih!.. Ertuğrul Günay şayet, Türkiye'nin antik değeri yüksek bir ülke olduğunu unutmazsa, bu ülkeye tahminlerin fevkinde hizmet eder. Yok, o tatlı sözlere aldanır ve oradan oraya koşarsa, geçmişteki bakanlar gibi unutulur gider!.. Tarih ve kültür turizminden tutun da yayla turizmine kadar geniş bir yelpaze var Türkiye'de. Hakeza inanç turizmi. Şanlıurfa "Peygamberler şehri". Tarsus da öyle. Danyal Aleyhisselâm'ın kabri burada; ayrıca, Eshab-ı Kehf'in makamı da. Tarsus-Konya ve Şanlıurfa. Aklı başında bir inanç turizmi organizasyonu olsa bu üç şehir kısa sürede uçar! Kişi başına düşen gelir 50 bin doları bulur. Yeter ki planlama doğru yapılsın. Konaklama, yeme-içme, ulaşım, hediyelik eşya v.s gibi hususların bir planlaması olsun. Tarih ve kültür turizmi için de aynı şey söz konusu. Planlama! Planlama! Planlama!.. Kış turizmi, dağcılık, havacılık....turizm adına akla ne geliyorsa hepsi var bu ülkede. Yeter ki, plan yapılsın. Kim yapacak peki bunu? Mahalli vizyonla olmaz bu iş. Tarsus'a Tarsuslu; Mardin'e Mardinli; Urfa'ya Urfalı gibi değil de global vizyonla bakan profesyoneller lazım bu işi yapmak için. Türkiye'de var da bu insanlardan. Bütün mesele bu insanları bir araya getirip onlara bir master plan hazırlatmak. Şayet bu plan hazırlanırsa hem finansman temini kolay olur, hem yatırım hızlı gerçekleşir, hem de yapılanlar kalıcı olur. Şayet, Ertuğrul Günay bu projeyi yapacak uzmanları etrafına toplama becerisini gösterirse; Türkiye en az bir milyon işsizine iş bulmuş olur ve bu yatırımla birlikte Türkiye'ye gelen turist sayısı 60-70 milyon kişiyle ifade edilir. Hele bir de Cemil İpekçi, Faruk Saraç gibi ünlü modacılar Etiler'den Osmanlı'ya kadar uzanan medeniyetlerde giyilen erkek ve kadın giysilerinin yeniden tasarlandığını ve hediyelik eşya olarak satıldığını düşünün. Bu ülke uçar, samimi söylüyorum; uçar!..