Bendeniz yaz sezonunu açtım. Biraz erken ama ben kendim de erkenciyim. Her sene bugünlerde Antalya Belek'e gider ve Ela Quality Resort Hotel yaza merhaba derim. Neden Ela onu da anlatayım. Alışkanlık var bir kere. Bağımlılık desem daha doğru olur aslında. Şunu da söyleyeyim; sıradan bir bağımlılık değil bu. Ela'da aldığım hizmetten tutun da yediğim yemeğin lezzetine kadar her şey bağımlı yaptı beni. Hele güler yüzlü personeli; evimdeymişim hissini yaşatıyorlar bana. Türk milletinin misafirperverliğini anlamak isteyenin mutlaka Ela Quality Resort Hotel'i görmesi lazım. Bu söylediklerim kendiliğinden olan şeyler mi? Değil tabii. Altında müthiş bir insan kaynağı ve yönetimi var. Ela Quality lezzet düşkünlerinin arayıp da bulamadığı bir yer ayrıca. Mutfak Şefi Muzaffer Aydın mesela. Mesleğiyle bütünleşmiş bir genç adam. İngiltere'de eğitim görmüş. Türk mutfağını araştırmış. Osmanlı yemeklerini öğrenmek için arşivler karıştırmış. Şimdi tüm birikimini Ela Quality misafirleriyle paylaşıyor. 300'den fazla yemeğini modernize etmiş ve Ela Quality misafirlerine sunuyor. 13-18 Mart 2012 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Gastronomi Festivali'nde Muzaffer Aydın ve ekibi 8 altın, 12 gümüş ve 12 bronz madalya aldı ve yılın en iyi mutfağı seçildi. Bu bile Ela Quality mutfağının ne demek olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. Muzaffer Aydın, "Hedefimizde Almanya var" dedi. "Ekim ayında Berlin'de yapılacak olan Dünya Olimpiyatları'na katılacağız ve oradan da ödülle döneceğiz." Ki, dört senede bir yapılan bir olimpiyat bu. Kim ne derse desin turizm; Türkiye'nin stratejik sektörü. Rahmetli Özal teşvik verip güneş, kum ve deniz turizmini başlattı ve bugün Türkiye 25 milyar dolar para kazanıyor bu sektörden. Gün geçtikçe de artıyor bu gelirin miktarı. Türkiye'de sadece deniz yok halbuki. Yayla turizmi potansiyeli de var, kültür ve tarih turizmi potansiyeli de. Nedense kimse ilgilenmiyor bu potansiyelle! Dün açıklanan teşvikler çok yerinde teşvikler. Sanayicinin ihtiyaç duyduğu ara malları Türkiye'de üretmek isteyen yerli ve yabancı yatırımcı teşvik ediliyor. Türkiye'nin büyümesine engel olan "cari açık" meselesini kökten değilse bile nispi olarak çözecek bir enstrüman. Faydalı olacağından şüphe yok ama yine de turizmi ihmal etmeye neden değil bütün bunlar. Çünkü turizm döviz kazandıran bir sektör ve Türkiye'nin her dönem ihtiyacı var bu dövize. Tarihî mirasımız oldukça zengin. Servet değerindeki bu miras turizmin hizmetine sunulmuş olsa, Türkiye'ye yılda 50 milyon daha turistin gelmesi işten bile değil. Bu da döviz demek, yatırımcı demek ve istihdam demek. Tek bir şey yapmak lazım bunun için: Planlama. Dubai ve Katar'a dahi giden yatırımcı Türkiye'ye haydi haydi gelir ama dediğim gibi plan ve proje yok. Yazık!