Fukaranın şaşkını beyaz giyer kış günü! Anlaşılır bir yanı var bunun. Adı üstünde; fukara! Giymesin de ne yapsın? Da... bir de hali vakti iyi olup da beyaz giyen var; ona ne demeli? En hafifi "zevksiz" olur değil mi??Bir?de?sahip?olduklarının?kıymetini bilmek meselesi var. Değerli şeylere sahiptir ama kıymetini bilmez o?değerin.?Ona?da?"kafasız"?denir; en hafifinden.Türkiye bu kategoriye giriyor işte. Elindeki değerlerin kıymetini bilmiyor. Bilmiyor. Bilmiyor! Sahip olduğu antik değerler mesela. Hani "Atıversen şu kadar eder" denir ya; Türkiye'nin sahip olduğu tarihi mirası atıversen bir trilyon dolar eder ama kıymetini bilmediği için durup duruyor o değerler güneşin altında. Hattuşa da bunlardan biri. Çorum sınırları içinde kalan Hattuşa, Hititlere ait eserlerle dolu. 4 bin yıl öncesine ait bu medeniyet kalıntıları bir ekonomik değer olarak devreye sokulamıyor bir türlü. Ha, "ilgi yok mu" derseniz var. Var olmasına var da yeterli değil! Övünülecek müzelere sahip. Boğazkale'deki olsun Çorum'daki olsun; her iki müze gerçek birer sanat eseri. İçindeki antik eşyalarla da öyle; mimarisiyle de ama boş; gelen yok, giden yok! Aktivite kazandırılamıyor bölgeye. Koordinasyon yok çünkü. Kim kalkar da ta Ankara'ya gider ve daha 3 saat karayolu yolculuğu yapıp Hattuşa'yı gezer? O vakte kadar Roma ya da Kahire'ye gitme imkanı varken hem de! Hattuşa Roma'dan da Kahire'den de geri değil halbuki. Tarih kokuyor. Kahire'nin piramitleri ne kadar gizemli ise Hattuşa'nın kale ve surları da o kadar muhteşem ve gizemli. Tahkimat duvarlarında kullanılan ustalığı ve çiviyle birbirine geçirilmiş o 3-4 tonluk taşları görüp de hayran kalmamak mümkün değil ama kaç para? Gidip göreni yok! Gitmek için de ulaşım lazım. Tren yolu düşünülüyor ama 2023 planı içinde! Konaklama konusunda fazla problem yok aslında. Boğazkale'de Cengiz Aşıkoğlu isimli bir müteşebbis muhteşem bir konaklama tesisi inşa etmiş. Pırıl pırıl. 110 yataklı 45 oda. 450 kişiye hizmet verecek kapasitede bir restoranı da var. Ayrıca, "Türkiye'nin en iyi kampingi" seçilen 15 bin metrekare kamp alanı bu kompleksin içinde. Çorum'da da çok konforlu oteller mevcut. Un, şeker, su var yani. İş kala kala helvayı yapmaya kalmış. Peki, helva neden olmuyor? Gayet basit aslında bu sorunun cevabı. Koordinasyon yok; bu bir. İkincisi ise ulaşım. Tanıtım da yok tabii. Kalkınma Ajansı'na çok büyük görev düşüyor aslında. Amasya, Tokat, Samsun ve Çorum'u birbirine bağlayan bir master plan lazım. Amasya "Şehzadeler Şehri" ve Hititler'den gelen bir tarihi mirasa sahip. Tokat Zile ise Sezar'ın "Veni, vidi, vici - gittim, gördüm ve aldım" dediği bölge. 5 bin yıllık bir tarihin izleri var o topraklar üzerinde. Tokat Evleri ve kervansarayları görenleri hayran bırakıyor. Gölleri ve Yeşilırmak vadisi hayatın tadını çıkarmak isteyenlerin arayıp da bulamadığı yerler. Samsun deniz ve Amazon Kadınlarının bölgesi. Demem o ki, turizm Türkiye'nin vazgeçilmezi. Mutlaka yatırım yapmalı bu sektöre. Her sene dünyayı 600 milyon kişi turist olarak geziyor ve her sene artıyor bu sayı. Bunun yüzde 10'unu Türkiye'nin çekmesi işten bile değil. Yeter ki istenilsin. Türkiye'de yüzlerce Hattuşa var; değer yani.