Dünyanın dört bir bucağından gelen 10 bin mimar İstanbul'da buluştu ve Mimarlar Zirvesi bu kentte yapılıyor. Bu tür kongre ve fuarların sayısız faydası varsa da bunlardan 3'ü çok önemli. 1) Prestij: Şayet bir kente mesleğinde zirve yapmış kişi ve kurum temsilcileri gelip kalıyor ve kongre yapıyorsa; o kent güvenli, alt yapısı yeterli, gezip görmeye değer tarihi ve kültürel eserleri bulunan ve o kadar insanı misafir edecek kadar konaklama tesislerine sahip cazip bir kent demektir. İstanbul bu yönüyle bazı eksikleri olmasına rağmen kendisini ispatlamış bir kent. Zirve dolayısıyla dünya medyası burada. Zirveye katılan mimarlar, şehri gezip görüyorlar. Buradaki intibalarını gittikleri yerde eş-dost ve yakınlarına anlatacakları göz önüne alınırsa; her birisinin İstanbul'un tanıtımına katkı sağlayacağı kesin. 2) Ekonomi: Dünya Mimarlar Kongresi organizasyonunun 8-10 milyon dolar civarında bir maliyetinin olduğu söyleniyor. Buna karşılık 20 milyon dolar civarında da bir turizm geliri elde edileceği tahmin ediliyor ki, bir taşla iki kuş vurulmuş oldu. Bu tabii ilk iki kuş. Memnun olarak ayrılan bu iş adamlarının geriye döndüklerinde ülkelerinde yaptıkları tanıtımdan dolayı gelecek olanları ve bir de tavsiyeleri sonucu İstanbul'da kongre yapmak isteyen diğer meslek temsilcilerini düşünün bir de. 3) Mesleki performans: Bir şehirde kongre yapmak, öyle kolay değil. Büyük organizasyon bunlar. Bir kongrenin hangi şehirde olacağına en az üç sene önce karar veriliyor. Türk mimarları, şayet dünya mimarları ile sağlam ilişkiler kurmasa, vizyonu ve o sistem içinde belli bir ağırlığı olmasa; kimse bu organizasyonu İstanbul'da yapalım demezdi. Talibi çok çünkü. Dünya Mimarlar Kongresi şayet İstanbul'da yapılmışsa; bu, aynı zamanda Türk mimarlarının dünyadaki meslektaşları arasında bir prestijinin olduğunu da gösteriyor. Onları tebrik etmek lazım. Tıp, tekstil, gayrimenkul ve finans sektörleri de İstanbul'da çeşitli kongreler yaptı. Onları da aynı heyecanla kutlamak hepimizin görevi. Ayrıca, bu zirvenin İstanbul'da gerçekleşmesi için finas desteği veren firmaları da gönülden tebrik ediyorum. İbrahim Bodur'un Kale Grubu mesela. Hem sponsor oldu, hem de önceki çaşılmalarıyla göz doldurdu. Anadolu'nun hemen her ilini dolaşıp o bölgenin tarihî zenginliklerini ve mimarî yapılarını konu alan seminerler gerçekleştirdi. Gelelim bu kongrenin Türkiye'ye kazandırdığı katma değere: Bugün dünyanın çeşitli kentlerinde öyle hoş, öyle güzel binalar yapılıyor ki, o binalar o şehrin sembolü olup çıkıyor. Güçlü ve büyük firmaların inşa ettiği binalar bu binalar ama mimarileri öyle muazzam ki, gören hayran kalıyor. Bir de tabii, geçmişten miras kalan tarihî binalar var. Demek oluyor ki, bir şehrin cazibesi; kültürü, ekonomisi ve tabii güzellikleriyle olduğu kadar sahip oldukları binalarla da artıyor veya eksiliyor. İster tarihî, ister klasik, isterse modern olsun; bir binanın göz alıcı olabilmesi için o esere imzasını atan mimarın işini bilen birisi olması lazım. Süleymaniye'yi Süleymaniye yapan Mimar Sinan olduğu gibi. Şayet bir de sahip çıkan varsa, o eser; dünyanın hayranlıkla seyrettiği, bir eser oluyor.