Türkan Saylan'ın ardından

A -
A +

Türkan Saylan "Görevimi tamamladım. Ölüme hazırım" dedi ve öyle de oldu. Kimi, onu "göklere" çıkardı; kimi de "yerin dibine" soktu. Bendenizin şahsen kendisi ile fazla teşriki mesaim olmadı. Bazen bir toplantıda, bazen de bir seyahatte birlikte bulundum, hepsi o. Saylan'ın "Başını örten kızlara burs vermeyin" dediği ileri sürüldü. Misyoner gibi davrandığı iddia edildi. Vs. Vs... Denilenin ardı arkası gelmez. Meseleyi belli bir mantık çerçevesine oturtup bu dedikoduları bitirmek artık bir zaruret haline geldi. Türkan Saylan ebediyete uğurlandı. Sel gitti, taş kaldı. Şimdi oturup bu selin ne getirip ne götürdüğüne soğukkanlı bir şekilde bakmak lazım. Zaman mantık zamanı yani. Duygulardan arınmış bir sağduyu ile yaşananları akıl süzgecinden geçirmezsek şayet, geleceğe kirli bir miras bırakmış oluruz. Eğitime öyle veya böyle katkısı olana saygı duymak lazım bir kere. Türkan Saylan da bu yönüyle saygıyı hak ediyor. Da... kafalar karıştı. Hâlâ da devam ediyor bu karışıklık. "Ben ancak başı açık ve çağdaş kızlara burs veririm" demenin kendi içinde bir mantığı var bence. Dernek veya vakfınızın tüzüğüne bunu koyar ve yolunuza devam edersiniz. Gönüllü kuruluşların en belirgin özelliği ve de aynı zamanda sorumluluğu bu çünkü; şeffaflık. Şayet bu şeffaflığı sağlayamazsanız, yaptığınız hizmet inkıtalara uğrar ve tabii uzun ömürlü olmaz. Dikkat edilmesi gereken bir husus da ideoloji. Bu hizmeti ideolojiye bulaştırmamak lazım. Bir bilim insanı olan Türkan Saylan'ı, geriye dönüp değerlendirdiğimde, "hizmet aşkıyla geçen ömründe zaman zaman ideolojilere mağlup olduğu" kanaati uyanıyor bende. Heyecanına yenik düşmüş. Evet, burası Türkiye! Sen ideolojiden kaçsan, ideoloji gelip seni bulur. Onsuz soluk almak bile mümkün değil bu ülkede. Ama, gönüllü kuruluşların kendilerini öyle veya böyle bu illetten arındırmaları gerekiyor. İşte Türkan Saylan. Yapmak istedikleriyle o kadar hemhal olmuş, o kadar bütünleşmişti ki, bazen konuşmalarının dozunu kaçırıp kendisi gibi düşünmeyenleri incitici sözler sarf edebiliyordu. Bu da hem kendisinin tu kaka edilmesine, hem de başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne (ÇYDD) bağışta bulunan insanların rencide olmasına neden oldu. Bu da demokrasinin eksikliğinden kaynaklanıyor tabii. Eğer, ülkemizde demokrasi bihakkın özümsenmiş olsaydı, birinin "Başı örtülülere burs vermem" demesi tepki görmezdi. Tıpkı, "Ben ancak ve ancak başı örtülü olanlara burs veririm" diyenlerin görmeyeceği gibi. Fakat, ülkemizde maalesef her ikisi de tepki görüyor. Halbuki, kiminin aidiyete, kiminin de mensubiyete bakıp burs vermesi kadar normal bir şey yok. Kim ne karışabilir ki? Dedim ya demokrasiyi içimize sindirememişlik var serde. Eğer öyle olmasaydı, "Başı örtülü öğrenciye burs vermese dahi, verenlere ve başı örtülülere saygı duyardı" ama biz henüz o olgunluğa erişemedik. İlla bir "karşı taraf" olacak bizim için ve taşlayacağız o tarafı. Başka türlü mutlu olamadığımız gibi iş de yapamıyoruz. Yazık! Türkan Saylan, burs verdiği kız öğrenci sayısının 36 binden 100 bine çıkarılmasını vasiyet etti. ÇYDD bu vasiyeti yerine getirirken ideolojik değil de sosyal sorumluluk duygusuyla hareket eder inşallah.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.