Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Başkanı Celal Toprak'ın Expo Channel TV'de hazırlayıp sunduğu "Ekonomi Basını'nda Bugün" adlı canlı yayın programına katıldım bu pazartesi. Programın ana teması "Türkiye ve marka" idi. Bu konuyu Crispino ve LC Waikiki markalarının sahipleri ile tartıştık. Malum, Crispino; Akdaş Grup'a ait. LC Waikiki ise Taha Holding'e. Marka olmak, isteğe bağlı bir şey değil bence; bir sonuç! Hedeflerini doğru koyan ve stratejilerini iyi tespit eden marka oluyor. Yanlış yapan ise o yanlışlar tarafından öğütülüyor ve "kullanılıp çöpe atılan bir ürün" gibi yok olup gidiyor. Türk sanayisinin gelişmesine ve sanayicinin mantık yapısına dönüp şöyle bir bakacak olursak; yanlış üstüne yanlış yaptığını görürüz. En büyük yanlış da, "tüketiciyi aptal yerine koyma" yanlışıdır muhakkak. "Tezgaha ne koysan, alırlar" uyanıklığıyla hareket eden sanayici, bu davranışıyla kendi çukurunu kazdığının farkına varamadı. "Aptal" müşterinin "aptal" satıcısı olur!.. Halbuki, "dikkatli" müşterinin, "dikkatli" satıcısı olmak lazım. Dünyadaki marka firmaları inceleyen herkes, onların "Benim müşterim titizdir. Her hatamı görür" fikrinden gittiğini ve kendisini hata yapmamaya şartlandırdığını "şıp" diye görür. Üstüne üstlük, müşterisini memnun etmek için Ar-Ge yatırımı yapan, ürettiği malı daha kaliteli hale getirmek için kafa patlatan firmalar olduğunu da fark eder onların. Akşamdan sabaha marka olan yok dünya yüzünde. Sabır ister bu iş. Ürününüzle, kurduğunuz satış sonrası hizmet ağıyla, yaptığınız yenilikle daima müşterinizi memnun etmeli ve tek tek çıkmalısınız o basamakları. Düşünce yapısı değişti Türkiye'de son senelerde çok kaliteli ürün üretildiği de bir gerçek. Bunu görmezden gelip haksızlık yapmamak lazım. Tüketici tam orta yerde. Geçmişte sanayicinin kendisine reva gördüğünü hatırlayıp korkuyor ama bugünkü ürün ve hizmet kalitesini görüp "Bu ürünü kullanmalıyım" deme cesaretini gösteriyor. Bendenizin şahsî kanaati, vatandaşın kötü hatıralardan arınıp Türkiye'de üretilen mallara doğru yöneleceği şeklinde. Buna can-ı gönülden inanıyorum, çünkü, sanayici eski sanayici değil. Geçmişteki hatalarının kendisine çıkardığı faturanın neye mal olduğunun şuuruna varmış durumda. Kaliteli üretim yapıyor. Müşteri memnuniyetinin ne demek olduğunu idrak etmiş durumda. Tekstilciyse, en kalitelisini yapıyor; ayrıca, en akıllısını. Mobilyacıysa, en kullanılışlısını ve en sağlamını. Otomobil ve televizyonda gelinen nokta hiç de küçümsenecek bir nokta değil. Durum böyle olunca, hem yerli tüketici kullanıyor onun ürününü, hem de yabancı. Kendiliğinden globalleşiyor ürün ve hizmetler. Marka da bu demek değil mi zaten? İşte Crispino!.. 2000 yılında piyasaya çıkan bu marka o gün sadece erkek giyimiydi. Ya şimdi? Kadın giyimi de var, genç ve spor da. Anadolu'dan başlayıp büyük şehirlere doğru gelişen bu marka Ermenistan'da da mağaza açtı. O yetmedi Kazakistan'da açıyor. Akdaş Group Genel Müdürü Fatih Akdaş, "Rusya başta olmak üzere tüm Kafkas ve Orta Asya ülkelerinde mağaza açmayı düşünüyoruz" dedi. Doğru bir hedef. Buralar gelişen pazar çünkü. Ayrıca, bu pazarlarda başarılı olan Avrupa'ya elini kolunu sallaya sallaya girer. Bunlar kolay şeyler değil tabii. Fatih Akdaş, Fana Film ile anlaşma yaptıklarını ve Kurtlar Vadisi dizisiyle meşhur olan Necati Şaşmaz'ı Crispino'ya transfer ettiklerini söyledi. Necati Şaşmaz iki yıllık bir süre içinde Crispino için tanıtım filmi çekecek ve sadece Crispino marka elbise giyecekmiş. Kadın giysilerini ise Nefise Karatay taşıyacakmış üzerinde. Fatih Akdaş, iki yıllık bu tanıtım prodüksiyonu için 8 milyon dolarlık bir bütçe yaptıklarını söyledi ki, hiç fena değil. Ayrıca, konfeksiyon tanıtımı için dizi filmi de Türkiye'de bir ilk!.. Eylül başında vitrinler ve ekran Necati Şaşmaz ve Nefise Karatay'ın sunduğu Crispino ile şenlenecekmiş. Haberiniz olsun. Önümüzdeki makalemde de Taha Holding'in sahiplerinden Vahap Küçük'ün görüş ve düşüncelerine temas edeceğim, inşallah.