Dünya zor bir süreçten geçiyor. Hele Batı; onun işi çok daha zor! İpin ucunu elden kaçırmamak için asıldıkça asılıyor. Doğu'nun Batı'ya nispetle daha rahat olduğunu söylemek mümkün. Çin ve Hindistan mesela. Bol bol yatırımcı çekiyor bu iki ülke. Ayrıca, ürettiklerini satmakta da sıkıntı çekmiyorlar doğrusu. Neden çeksinler ki? Yatırımı yapan Batı sermayesi ve satışın nasıl yapılacağını en âlâsından onlar biliyor. Problem yok yani. Bir başka gerçek de şu: Batı Doğu'ya yönelip yatırımını Çin ve Hindistan'a yaptı. Tam bir sermaye göçü. Beyin göçünde ise tersi yaşanıyor. Ar-Ge ve teknoloji Batı'da kaldı. Batı bundan sonra tekno-kentler merkezi olup çıkacağa benziyor. Batı'da tasarla Doğu'da üret ve keyfine bak! Sermayeyle beyin göçünün ortaya çıkardığı değişim üç aşağı beş yukarı böyle. Batı uyanık! Sermayesi tehlikeye girmesin diye dünya siyasetini yeni baştan dizayn ediyor. Riski milimize ediyor yani. Onlar için en problemli bölge Orta Doğu idi. Onu da hallettiler. Adamların içindeki demokrasi özlemini tetikleyip onların zıvanadan çıkmalarını sağladılar. En sağlam bilinen Suriye bile çatır çatır çatırdadı. Halbuki, daha birkaç sene önce ABD Suriye'yi ciddi muhatap görüyor ve "nasıl ederim de bu ülkeyi dize getiririm" diye dört dönüyordu. Risk kalmadı ABD için. Suriye halkı birbiriyle uğraşsın dursun! Mısır, Yemen, Libya, Tunus da öyle. Irak halledileli seneler oldu zaten. Geriye bir tek İran kaldı ki, oradan gelen çatırtıyı duymaya da ramak kaldı! Batı'nın bunu neden yaptığı belli; petrol. Ucuz enerjiye ihtiyaçları vardı, ona da kavuştu kavuşmak üzereler. Peki, Türkiye ne yapıyor bu değişim sürecinde? Ne yapacak, seçime gidiyor! Seçimin sonucu üç aşağı beş yukarı belli. De... ya sonrası? Türkiye 13 Haziran sabahı gözünü açar açmaz değişmeyi bekleyen "Anayasa" paketini bulacak karşısında. AB müzakereleri var bir de. O da çetin bir mesele. Hele komşu ülkelerle olan ilişkiler ve yeni döneme entegre olma durumu. Türkiye'nin bölgedeki değişimi doğru yönetmesi ve kendisine kalıcı bir pozisyon bulması gerekiyor. Bunu yapamazsa, ileriki tarihlerde başının çok ağrıyacağını söylemeye bilmem gerek var mı? Özetleyecek olursak; Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Dünya ile birlikte yaşadığı bu süreci lehine çevirebilmesi için iç dengelerini kurmuş olması lazım bir kere. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri öne çıkaran bir Anayasa yapmakla başlamalı buna. Ardından da tek bir ses, tek bir nefes olarak yönünü dış dünyaya çevirmeli. AB'ye girmesi şart değil belki ama AB kriterlerini alması zaruri. Bir de tabii yatırımcıyı cezbeden proje üretmesi gerekiyor Türkiye'nin. Geleceğe yaşanır bir ülke bırakmanın yolu, bunları yapmaktan geçiyor çünkü.