Dünyaya şöyle, üstünkörü bir bakarsanız şayet; her şeyin toz duman olduğunu görürsünüz. Kriz üstüne kriz yaşıyor ülkeler! Kiminde iç isyanlar var, kiminde "işimi kaybetmekten korkuyorum" pankartı taşıyan gösteri yürüyüşleri yapılıyor, kiminde ise iktidarlar değişiyor! Dünyanın sonu mu geldi ne? Karamsar olmaya gerek yok halbuki. Yaşanan hadiseler kalıcı değil çünkü. Bir nevi doğum sancısı! Son 15 senedir Batı sermayesi Doğu'ya kayıyor. Çin ve Hindistan Batılı firmaların üretim üssü oldu. Yatırımların güvenliği de sağlanıyor bir yandan. Kuzey Kore gibi ne yapacağı belli olmayan ülkeler, tam bir güvenlik çemberine alındı nitekim. Asayiş berkemal yani! Bir de petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunduğu ülkeler var; Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi. Onları da bir şekilde kontrol altına alıyor Batılı. Hasılı kelam her şey kontrol altında! Avrupa tamamen Ar-Ge merkezi olup çıkacağa benziyor yakın zamanda. Mantık belli: "Batı'da tasarla, Doğu'da üret." Eh böyle bir geçiş süreci yaşanır da kaybeden olmaz mı? Var tabii. Fakat dediğim gibi geçici bütün bunlar. Kişi ve kurumlar kaybediyor belki ama dünya kazanıyor. Kendini yeniliyor ve geleceğe emin adımlarla ilerliyor. Kişi, şirket ve ülkelerin kurulan bu yeni dünyada yer alabilmesinin tek bir şartı var; inovasyon: Kendini yenileme. Şartlara göre değişim. Bu perspektiften bakıldığında Türkiye nasıl görünüyor acaba? Değişime ayak uydurabiliyor mu? Bu soruya "evet" demek hayli zor. Evet, büyüme iyi... GSMH iyi. İhracat artışı iyi. De... yetmez! Türkiye hâlâ ananevi büyüyor. İnşaat, duble yol yapımı ve kamu ihaleleri ile sağlanan bir büyüme! Konya kadar bir ülke olan İsviçre 175 milyar dolar ihracat gerçekleştirirken Türkiye'nin 130 milyar dolarlık ihracat yapmasının nesi iyi? Türkiye'nin kendini tepeden tırnağa yenilemesi lazım. Tam bir inovasyon yaşamalı ki, yeni dünyadaki yerini sağlamlaştırsın. Nasıl olacak bu? Müteşebbis kamudan bekliyor yenilenmeyi, kamu ise müteşebbisten! Tam Türk işi bir vaziyet. El ele verip büyümeyi gerçekleştiremiyor bir türlü. Halbuki her iki tarafın da yenilenmeye ihtiyacı var ve ayrıca, uzun vadeli bir strateji gerekiyor bu işleri yapmak için! TÜSİAD işte bunun meşalesini yaktı önceki gün gerçekleştirdiği "Yenilikçi İş Dünyası için Girişim Sermayesi" toplantısında. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, rekabetin önemine dikkat çekti ve "inovasyonu üretim ve yönetin sistemimizin merkezine yerleştirmemiz lazım" dedi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu ise "Türkiye'nin zenginliği, girişimciliğidir" diyerek; şunları söyledi: "Önümüzdeki seneden itibaren teknik girişim projesi olan 500 gence 100'er bin TL hibe desteği vereceğiz. Ayrıca o gençlere teknokentlerde barınma imkanı da sağlayacağız." KOSGEB aracılığıyla verilecek bu hibe. Bir başlangıç olarak iyi tabii fakat yetmez. Sanayi-üniversite, kamu-özel işbirliğinin behemehal geliştirilmesi lazım.