Türkiye'de ne değişiyor?

A -
A +

Türkiye bazı şeyleri öğrendi ama çok yüksek bedel ödeyerek öğrendi. Finans yönetimi mesela. Bir şirket için nasıl önemliyse, ülke için de para yönetimi çok önemli. Eskiden dünya Mersin'e giderken bizim ekonomi yönetimimiz tersine giderdi hep. Dolayısıyla devlet gelirleri çarçur edildi. Toplanan vergi seçim yatırımına harcandı. Seçimler de sık olunca, başka yere para kalmadı haliyle. Hepsi eşe dosta gitti ve sonuçta ahbap çavuş ilişkileri bu memleketi batırdı. 2001 yılına gelindiğinde, bu işin böyle gitmeyeceği görüldü. Hâlâ anlaşılmayacaktı belki de ama mevcut kaynaklar kurumuş, o yetmiyormuş gibi borçlanma imkânı da kalmamıştı; çaresiz öğrendik! Daha önce gelen yatırımcı da kaçıp gitmişti. Tam iflas durumu yani. IMF geldi, "Kendinize çekidüzen verin" dedi. Çekidüzen?!. Hem de kendine! Türkiye'nin hiç alışkın olmadığı bir şeydi bu. Ama yaptı. IMF öğretti çünkü. Bütçe disiplininden taviz yok. Yatırım yok. Kamu açığı yok. Aksine, bütçe fazlası vereceksiniz!.. Türkiye, bütün bunları yaptı ama yeterli olacak mıydı? Giden para bir daha geri döner miydi acaba? Onun da yolu bulundu. Faizler yüksek tutulur ve TL değerlendirilirse bu iş olurdu. Öyle de yapıldı; döviz kuru enflasyondan daha az değerlenir oldu. Bu ne sağladı ülkeye? Yabancı sermaye girişini tabii. Kimi doğrudan yatırım için geldi, kimi sıcak para olarak geldi ama geldi. Kim gelmez ki? Adam getirdiği doları (diyelim ki) 1.4 YTL'den bozdurdu ve faize yatırdı. Bir sene sonra elindeki YTL'yi 1.3'ten satıp dolara çevirdi. Hem faizden hem döviz kurundan para kazandı ve gitti. Ballı börek!.. Tadını aldı ya; tekrar geldi. O gelmediyse, öbürü geldi ve dünyanın hiçbir yerinde kazanamayacağı kadar çok para kazandı, elin adamları. Ama olsun, Türkiye krizden çıktı bu politikalar sayesinde. Bir de ABD'nin uyguladığı politikalar var ki, Türkiye'nin ekmeğine yağ sürdü. FED'in düşük kur, yüksek faiz politikası Türkiye'yi uçurdu. Sadece Türkiye de değil; Asya, Afrika, Orta Doğu ve Rusya'nın da işine geldi bu durum. Bir de AB rüzgârı var tabii, hepsi üst üste gelince Türkiye'nin makroekonomik dengeleri düzeldi. Mayıs 2006'da piyasa birdenbire çalkalanıverdi. Dolar 1.5 YTL'nin üstüne çıkarken; euro 1.9'a fırladı. Şimdi ise dolar 1.6, euro 2 YTL civarında tutunmaya çalışıyor. Daha çok dikkat Bu gelişmeler ister istemez ekonomik tercihleri de değiştiriyor. İhracatçı değerli YTL baskısından kurtulup nefes almaya başladı ki, bu olumlu bir gelişme. Ancak, döviz kurları yükseliyor diye YTL'den kaçış başladı, başlamak üzere. Amerikan Merkez Bankası (FED) faizleri artıyor ve piyasa aktörleri, bu gelişmeye göre pozisyon alıyorlar. Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin düşük kur, yüksek faiz politikalarını tekrar gözden geçirmesini ve daha yüksek faiz vermesini gerektiriyor. Bu arada enflasyon ne olacak? En önemli soru bu belki de!.. TÜSİAD, bu kadar ciddi gelişmeler arasında "erken seçim"in sözünün dahi edilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca, hükümeti, AB konusunda uyarıp verdiği "isteksizlik görüntüsü"nü eleştirdi ve uygulamalarda yavaş davranıldığının altını çizdi. Yerden göğe kadar haklı tabii. Türkiye, ardına aldığı FED rüzgârını kaybediyor olsa dahi IMF ve AB rüzgârı ile yelkenini şişirmeli. Şayet bu iki alternatifin birinde gevşeklik gösterirse, hem iç piyasada hem de dışarıda itibar kaybeder ve bedelini çok ağır öder bu gevşemenin. Hükümetin bu gibi ikazları; asla önyargıyla değerlendirmemesi ve tam aksine kendisine uzatılan bir dost eli olarak kabul etmesi lazım. Evet, hükümet varıyla yoğuyla elini taşın altına sokmuş durumda ama unutmamak lazım ki, TÜSİAD üyesi iş adamlarının canları altında o taşın! Türkiye ekonomisi güçlü değil, dolayısıyla fazla kırılgan. Dünyadaki gelişmelerden daha çabuk etkileniyor. Bu geçiş dönemini kriz kompleksi haline getirmemek de lazım. Türkiye aşar bunu. Yeter ki, hükümet, iş âlemi, sivil toplum örgütleri ve hatta medya el ele versin. Burada kim diğerini "Benden değil" diye görürse ortaya çıkan faturanın bedelini en fazla o öder. Bilmem anlatabildim mi? TÜSİAD açıklamalarını sert bulanlara da bir çift sözüm var. Sert değil aslında o açıklamalar; acı. Dost acı söyler çünkü.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.