Türkiye dünyanın 16'ncı, Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi. Önümüzdeki senelerde dünyanın 10'uncu, Avrupa'nın ikinci ekonomisi olmak gibi bir arzusu var ayrıca.
Senede 150 milyar doların üstünde ihracat gerçekleştiren Türkiye; 2023'te bu rakamı 500 milyar dolara çıkarmayı hedef olarak seçti.
Bu hedefler basit hedefler değil tabii. Türkiye'nin 10 senede 3 kat büyümesi ve bir o kadar da ihracatını arttırması demek bu. Ki, oldukça zor.
Duymuşsunuzdur; "Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz" diye bir tekerleme var. Türkiye neden 6'ncı büyük ekonomi olmasın? Neden gerçekleştirmesin yılda 500 milyar dolar ihracatı?
10 sene gibi kısa bir süre içinde üç kat büyümek zor gibi görünüyor. Ancak, geçmişte yaptıkları göz önüne alındığında pek o kadar da zor olmadığı anlaşılıyor. Güven ve ümit verici işaretler var çünkü.
Türkiye'de yatırım için gerekli finansman yok ama yabancı sermayenin gelişini kolaylaştıran ve onlara güven veren hukuki bir altyapıya sahip. Bankacılık sistemi problemsiz işliyor. Özerk bir Merkez Bankası var. Köklü reformlar yaşadı ve kamu maliyesi disiplin altına alındı. Para politikaları şeffaflaştı.
En büyük handikabı enerjide dışa bağımlı olması. Senede 60 milyar dolar civarında bir döviz ödüyor petrol ve doğalgaz için. Sahip olduğu baraj ve akarsularından enerji elde ediyor. Suyun her damlasını değerlendiren bir yapıya kavuştu ama yetmiyor.
Kara ve hava yolu taşımacılığında iddialı hale geldi. Deniz ve demir yolunu da devreye sokmaya çalışıyor. Lojistik altyapısı hazır yani. Sağlık ve eğitim alanında gerçekleştirdiği reform niteliğindeki açılım ve yatırımlar Türkiye'yi bölgenin sağlık ve eğitim merkezi haline getirdi.
İnsan kaynakları da uygun Türkiye'nin. Vasıflı eleman ve yetişmiş iş gücü yönünden zengin bir konuma geldi. Hele bölgedeki diğer ülkelerle mukayese edildiğinde onlardan çok daha iyi olduğunu söylemek mümkün.
Türkiye OECD ülkeleri arasında özelleştirme sürecini hızla tamamlayan sayılı ülkelerden birisi. 2003-2012 yılları arasında 36 milyar dolar tutarında bir özelleştirme gerçekleştirdi. Özelleştirme programının başladığı 1986 yılı ile 2003 arasındaki 8 milyar dolarlık özelleştirme de ilave edildiğinde 44 milyarı buluyor özelleştirme geliri.
Türkiye ekonomisinin hedeflediği rakamlara ulaşması için gerekli olan iç tasarrufa sahip olmadığı da ayrı bir gerçeği ülkenin. Bu hedeflere yabancı sermaye olmadan varamayacağı da ayrı bir gerçeği. 31 Aralık 2012 tarihi itibariyle 32 bin 146 adet yabancı sermayeli firma Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Doğrudan yabancı yatırım miktarı ise 130 milyar doları aştı. Fakat yetmez; daha gelmesi lazım.
Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıran unsurlardan biri de coğrafi konumu. Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya'ya açılan bir kapı. İstanbul'dan 4 saatlik uçuşla 50'den fazla ülkeye ve dünyanın dörtte birine tekabül eden bir pazara ulaşmak mümkün.
Türkiye komşuları arasında elde ettiği liderlik vasfını korur ve inisiyatifini kaybetmezse bugün değilse bile yarın hem dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri, hem de yılda 500 milyar dolar ihracat gerçekleştiren bir ülke olur. Yeter ki istikrar korunsun.