Türkiye'de Türkiye'yi konuştuk
Rasih Öztürkmen, bizim sevip saydığımız, aynı zamanda mesleğimizin duayeni Ömer Öztürkmen'in oğlu. İşlerinin yoğunluğuna rağmen davetimizi kabul etti ve gazetemizi ziyaret etti. (Soldan sağa) Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak, tecrübeli yazarımız İsmail Kapan, HSBC Bank New York İhracat Kredileri Bölüm Başkanı Rasih Öztürkmen, ağabeyimiz Ömer Öztürkmen ve bendeniz, sohbet edip dünyadaki gelişmeleri değerlendirdik.
Nasıl gururlandım, nasıl gururlandım anlatamam. Daha niceleri var tabii de, ben yeni tanıdığım Rasih Öztürkmen'den bahsediyorum; pırıl pırıl bir genç. Donanımlı, vizyon sahibi. New York'ta yaşıyor ve HSBC Bank İhracat Kredileri Bölüm Başkanı. Yaşı çok genç olmasına rağmen, dünyadaki finans hareketlerini önündeki küreye bakıp anlatıyormuş gibi anlatıyor. Konusuna vâkıf. Bugün başkanlığını yaptığı departmana gelmeden önce 4 sene Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde görev yapmış. Dört sene de Hong Kong'da Uzak Doğu sorumlusu olmuş. Tırnaklarıyla gelmiş yani.
Böylesine bilgi dolu birini bulunca, dünyanın son senelerde yaşadığı çalkantının nedenini sordum. ABD'nin mortgage krizinden sonra kendi ateşini söndürmeye çalıştığını ve her başarısız hamlenin hem ABD, hem de dünya ekonomisini olumsuz etkilediğini "Sağır Sultan" dahi biliyor artık. Hele 3-5 kuruş parası olan; mutlaka biliyor! Dolayısıyla, Öztürkmen'e bu işin sonunun nereye varacağını, Türkiye'nin paçasını sıyırıp sıyıramayacağını sordum.
Türkiye'de mortgage krizi olmadığı gibi kredi kartı veya buna benzer bir riskin de bulunmadığına işaret eden Öztürkmen, "Türkiye'de her şey yolunda gidiyordu. Ta ki, kapatma kararına kadar" dedi.
Rasih Öztürkmen ayrıca, yabancıların "Bu kriz de ne böyle" endişesinden ziyade, "Türkiye, bunun da üstesinden gelir mi?" diye birbirlerine sorduklarını söyledi. Öyle ya, kriz denen meret bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Krizden azade olan ülke yok gibi. Önemli olan istikrarı önce kimin yakalayacağı. ABD'nin bile 8-10 ay gibi bir müddet sonra içinde bulunduğu krizden çıkacağı tahmin ediliyor. Şayet, Türkiye içinde bulunduğu bunalımdan bir an önce çıkma başarısını gösterirse, neden layık olduğu kredi ve yabancı sermayeyi çekmesin?
Öztürkmen, Tayland örneğini verdi. İki haftada bir kriz olan bu ülke, borçlarını ödediği ve krizle yaşamaya alıştığı için kredi bulmakta zorlanmıyor. Ki, Türkiye ile mukayese dahi edilmez Tayland. Anlaşılan o ki, Türkiye, "Kapatma" ve "Ergenekon" davalarını bir sonuca bağlar bağlamaz, yine para akmaya başlayacak. Yeter ki, bir an önce sonuçlandırılsın her ikisi de.
Önce doktor sonra Benecol
Ülker son senelerde atak üstüne atak gerçekleştiriyor ve üstelik hepsi de global. Sosyal kimliğine halel getirmeden böylesine fazla ekonomik değişimi yaşamak, doğrusu, her babayiğidin harcı değil; onu da söyleyeyim! Ülker'in duruşu hiç değişmedi ama dünya şirketi olmanın gereklerini tek tek yerine getirdi, getiriyor. Tam bir profesyonel oyuncu.
Geçenlerde yeni ürünü "Kalbim Benecol"ün tanıtımı için Kuruçeşme Les Ottomans'daki lansmanına davetliydim; gittim. Daha adımımı atar atmaz, "kolesterolünüzü ölçeceğiz" dedi, sağlık ekibindeki arkadaşlar. Ne yalan söyleyeyim; gerildim! Hayatımda hiç kolesterol testi yaptırmamışım. Birdenbire böyle bir taleple karşılaşınca, tereddüt ettim önce, sonra cesaretimi toplayıp 'peki' dedim. İyi ki demişim. Kolesterol seviyem yüksek çıktı: 241! Moralim bozuldu tabii. Kendi kendime, bizi şu güzel mekana moralimizi bozmak için mi davet ettiler diye düşündüm.
Bereket kısa sürdü bu moralsizliğim. Ülker'in "Kalbim Benecol"ü süper kolesterol düşürücüymüş. Ülker Gıda ve İçecek Grubu Başkanı Mehmet Tütüncü, "Kalbim Benecol"ün düzenli olarak iki hafta alınması halinde kolesterol seviyesinin yüzde 15 oranında ineceğini söyledi, ki, müthiş bir başarı bu. Ayranı da var "Kalbim Benecol" ürününün, yoğurdu da. 30 ülkede satılan bu ürün, kolesterolle baş etmek isteyenlerin dostu.
Demir Sabancı'nın başarısı
Demir Sabancı malum, 1.5 sene önce birçok şirketi bünyesinde barındıran Sedes Holding'i kurmuştu. Sedes çatısı altında faaliyet gösteren lojistik firması Demas International, kısa sürede çok iyi bir noktaya geldi ve Türk işletmelere verdiği hizmet performansının yanı sıra yabancı işletmelerin de ilgisini çekmekte gecikmedi. Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ikinci büyük liman işletmecisi olan Gulftainer Demas'ın yüzde 50 hissesini satın aldı. Gulftaner Genel Müdürü Peter Richards, bu ortaklığın kendilerini beş yıl içinde 550'den fazla araç filosuna sahip global bir lojistik firmasına götüreceğini ve Doğu Avrupa, Kafkas ve Orta Doğu'da bir numara olacaklarını söyledi. Eee, boşuna dememişler "At binenin, kılıç kuşananın" diye.