"Dünyanın en büyük müzesi neresi?" diye sorsalar, hiç tereddüt etmeden "Türkiye" derim. En zengini de mi Türkiye? Evet, en zengini de Türkiye! Peki, en bakımsızı hangisi? Aşkolsun yani, sorulur mu? Yine Türkiye tabii!.. Hem dünyanın en iyisi olacak, hem de en bakımsızı! Bu sadece biz Türklere mahsus bir şey. Elimizdeki değerin kıymetini hiç bilmedik, bilmiyoruz!.. Başka konularda da böyle bu da mevzuumuz o değil, girmeyeyim. Geçmiş medeniyetlerin hemen hepsi Mezopotamya'da kurulmuş. Anadolu'nun taşı toprağı tarih kokuyor. Böyle bir zenginlik başka bir ülkenin elinde olsa, ihya olur adamlar ama dedim ya, bizim yok bu değerlerin kıymetini bilmek gibi bir tasamız. Hepsi güneşin altında yatıyor da dönüp bakanımız yok. Batılı, birçoğunu toplayıp gitmiş kimsenin gıkı çıkmamış!.. Bu eserlerin değerini birazcık bilenlerin tepkisi ise, "Hiç olmazsa kaybolup gitmesini önlemiş adamlar" deyip antik değeri çok yüksek o eserlerin batılı müzelere taşınmasına göz yummaktan öte gitmemiş. Tarih ve kültür zenginliklerimizin yabancıların eline geçmesine karşı koyduğumuz en şuurlu tavır bu işte. Türkiye yeni yeni uyanıyor. Sabancı Müzesi Louvre'daki 200 "İslami" eseri Türkiye'ye getirip sergilemek için harekete geçip imza attı. Ocak 2008'de açılıyor bu sergi. Üst başlığı bile belli: Louvre'dan İstanbul'a... İslam Sanatının üç imparatorluk merkezi İstanbul, İsfahan, Delhi'den Louvre Müzesi'ne giden eserlerden 200'ü sergilenecek Sakıp Sabancı Müzesi'nde. Rahmetli Sakıp Sabancı ile başlayan ve Güler Sabancı ile zirveye taşınan bu faaliyet; Türkiye'deki müzecilik anlayışını batı standartlarına çekme faaliyeti bir yerde. Müzecilik, Türkiye için sadece sanat, kültür ve tarih değil; aynı zamanda ekonomik bir potansiyel. Doğru yapıldığı takdirde Türkiye ekonomisine fazlasıyla katkı yapması mümkün esasında. Milyonlarca turist çekme potansiyeli var çünkü. Sabancı Holding'in gerçekleştirdiği sosyal hizmetleri saymaya ne gerek var. Herkes biliyor onları. Daha geçen gün Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) ödül töreni yapılan "Türkiye Halk Dansları Yarışması" mesela. İstanbullu sanat severlere müthiş bir gece yaşattı. Önümüzdeki sene 16'ncısı yapılacak olan bu yarışmanın mutlaka ama mutlaka daha geniş kitlelere yayılması lazım. En azından finalin tüm toplumu kucaklayan bir hale getirilmesi gerekiyor, çok hoş çünkü. Muazzam bir emek ve masrafın ürünü aynı zamanda. Burada Sakıp Ağa'nın kızı Dilek Sabancı'yı anmadan geçmek haksızlık olur kanaatindeyim. Tıpkı babası gibi nerede bir eğitim çalışması var, Dilek Sabancı mutlaka orada. Maddi manevi her türlü desteği veriyor. Tebriki hak ediyor doğrusu. Mevlana sevgisi Malum, Konya bu sene "Mevlana ve Hoşgörü Yılı"nı kutluyor. Hazreti Mevlana, her ne kadar Konya'nın simgesi ise de onun sevgi ve hoşgörüsü değil Türkiye, tüm dünya insanlarını sarıp sarmalayan bir özelliğe sahip. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'nin 800'üncü doğum yılının UNESCO tarafından "Dünya Mevlana Yılı" ilan edilmesinin altındaki gerçek de bu zaten. Konya Valisi Osman Aydın, "Bu sene Konya'ya gelen turistin 2.5 milyonu bulmasını bekliyoruz" dedi. Ki, geçmiş senelerde 1 milyon civarındaydı bu rakam. Ayrıca, Osman Aydın'ın bildirdiğine göre gelen turistin önemli bir kısmını Japonlar ve Koreliler oluşturuyor. Avrupalı ve Amerikalı da var tabii. Konya'nın turist akınına uğramasına sebep olan Hazreti Mevlana ve onun sözleri gayet tabii ki. Bu sözlerin bütün dünyaya yayılması için Konya Valiliği ve Belediyesi başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu elbirliğiyle çalışıyor. ıÜü Metro Group da bunlardan birisi. Bünyesindeki M1 Alışveriş Merkezi'nin Konya Şubesi'nde açtığı "Mevlana ve Hoşgörü" resim sergisinin açılışında konuşan Metro Group Asset Management Genel Müdürü Gündüz Bayer, bu serginin Türkiye'deki diğer mağazalarında da sergileneceğini söyledi. Bayer ayrıca, fotoğraf sanatçısı Reha Bilir'in "Tek Nefeste Aşk" başlıklı sergisinin Almanya ve Polonya'daki alışveriş merkezlerinde de sergileneceğinin altını çizdi. Karaköy'deki İstanbul Modern Sanat Müzesi hakeza. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini fotoğraflarla anlatan bu müze de mutlaka gezilmesi gereken bir müze. Nejat Eczacıbaşı'nın 1973'te kurduğu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hizmete sokulan bu müze, kısa zamanda dünyanın gözdesi oldu. Türkiye'yi tanımak isteyenler için gerçek bir rehber orası.