Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanlar Konseyi geçen hafta sonu Trabzon'da gerçekleştirildi. TÜRKONFED Başkanı Celal Beysel'in "Türkiye'nin AB'ye girerken en önemli gündem maddelerinin başında KOBİ'lerin uyumu geliyor" sözü toplantıya damgasını vurdu. "KOBİ'ler olmadan AB'ye girilemez. AB'ye girecek olan sadece İstanbul ve Ankara değil. Kırklareli, Yozgat, Şırnak, Hakkari ve Erzurum da girecek" diyen Beysel, bölgeler arası kalkınmışlık farkının giderilmesi için KOBİ'lerin güçlendirilmesi gerektiğinin önemine işaret etti. TÜRKONFED, Türk sanayicilerini bir çatı altında topladığı gibi bölge ve sektör örgütlenmesini başarıyla tamamlamış ve 8 federasyonlu bir konfederasyon. Bu yönüyle tek. Yine de faaliyetlerini sürdürüyor ve örgütlenmesini genişletip yurt sathında henüz federasyonlarına üye olmayan illere ulaşmak için çaba sarf ediyor. KOBİ'lerin güçlendirilmesi için onların Ar-Ge yönünden desteklenmesi ve iletişim ağı ile çepeçevre sarılması gerekiyor. Bu ise işletmelerin kendi gayretleriyle mümkün olacak bir durum değil. İşletmelerin enforme edilmesi ve her birisinin dünya ekonomisi ile entegre hale getirilmesi lazım. İnce uzun bir yol yani. Brüksel, Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecine giren Türkiye'de siyasiler ve kamu görevlilerinden çok, sivil toplum kuruluşları ile muhatap olmak istiyor. Üye ülkeler de zaten aynı uygulamadan geçtiler. İçinde sivil inisiyatifin olmadığı bir görüşme sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkum oluyor çünkü. Kalkınma Ajansları Kanunu önümüzdeki günlerde pilot bölge olarak seçilen Adana ve İzmir'de uygulanmaya başlıyor. Ancak, Kalkınma Ajanslarında "siad"lara yer verilmemiş olmasından dolayı başta TÜRKONFED olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşları tepkili. Karadeniz'in öncelikleri TÜRKONFED'in performansı çok yüksek; bölge bazında karşılaştırmalı sektör analizi yapıyor ve o bölgenin hangi sektörde üstün olduğunu ortaya çıkarıyor. Doğu Karadeniz Bölgesi için tespit edilen ve bölgenin gelecek on yıldaki öncelikleri sıralaması var ki, çok ciddi araştırma ürünü hepsi de. Karadeniz Bölgesi, tabii güzellikleri bakımından eşi emsali olmayan bir bölge ama bu güzellikleri ona bahşeden aynı oranda zorluklar da vermiş. Oldukça engebeli ve ekilebilir arazisi yok denecek kadar az. Dolayısıyla Karadeniz Bölgesi'nde tarım konusunda ısrar etmenin hiçbir mantığı yok. Önceliği turizme vermek gerekiyor. Nitekim, TÜRKONFED'in "Başkanlar Konseyi Bildirgesi"nde de bu konuya temas edildi. Turizmin yanı sıra balıkçılık ve su ürünleri, eğlence ve kültür turizmi, avcılık da öncelikli sektörler arasında yer alıyor. Bununla da sınırlı değil tabii. Yörede fındık ve çay üretimi var ki, her iki ürün de dünya piyasalarında iddialı. Avrupa ülkelerinin hemen hepsi hayvancılık yapıyor ve bol miktarda süt üretiyorlar. Sütü kakao ile birleştirip çikolata yapıyorlar ve bu ürünü değerlendirmiş oluyorlar böylece. Karadenizli de aynı mantıktan hareket ediyor ve çikolata yapmak istiyor. Biraz teşvikle neden olmasın? 5084 sayılı Teşvik Kanunu Trabzon'da da uygulanıyor uygulanmasına ama sektör önceliği olmadığı için yeteri kadar başarılı sonuç vermiyor. Birinci organize sanayi dolmuş. Bugünlerde ikinci ve üçüncüsünün kurulması için çaba harcanıyor. Doğu Karadeniz Bölgesi'nin doğu ve kuzeyindeki ülkelerle de çok iyi ticareti var aslında ama karayolu taşımacılığı en büyük manileri; hem zor, hem de maliyetli çünkü. Batum Limanı ile Sarp Sınır Kapısı arasındaki 28 kilometrelik mesafeye tren yolu yapılmasını istiyor Karadeniz halkı. Bunun gerçekleşmesi halinde nakliye maliyetinde yüzde 30'luk bir düşüş yaşanacağına dikkat çeken Trabzon Sanayici ve İşadamları Derneği (Tsiad) Başkanı Şükrullah Güçmen; TİM Başkanı Oğuz Satıcı başta olmak üzere birçok kişinin bu tren yolu için söz verdiğini ancak, henüz bir gelişme sağlanamadığı bildirdi.