Üç günlük tatil

A -
A +

Benim için tatil, bugünlerde yapılandır. Güneş, hava, deniz... hepsi tam kıvamında. Curcuna da yok. Aradığımı bulduğum yer de belli, Ela Quality Hotel. Neden Ela onu da söyleyeyim. Tatilde öyle bir halet-i ruhiye içine giriyorum ki, anlatamam. Herhalde biraz kapris sarıyor beni. Etrafımda kimse olmasın, deniz atmosferinin tadını çıkarayım istiyorum. Ama bir ihtiyacım olduğunda da anında karşılansın!.. Bu lüksümü en iyi karşılayanlardan biri Ela. Güneşlenirken, denizdeyken, havuza girip çıkarken... başıma dikilen kimse yok. Hele yemekte el pençe duran, hiç yok. Fakat, farzımuhal canım portakal suyu istedi diyelim. Hemen biri bitiveriyor yanı başımda ve ne lazımsa yerine getiriyor. Haliyle, ne başımı çevirip "Bakar mısınız" diye seslenmek zorunda kalıyorum, ne de çatalı tabağa vurma gereği duyuyorum. Görünmez bir el yapıveriyor bütün bunları. Tatil apayrı bir şey. Aradan birkaç gün geçince, birdenbire sıkılıverir insan. Aktivite arar. En azından değişiklik ister. Ela tatilcinin bu ihtiyacını karşılamayı da iyi biliyor. Öyle güzel şeyler tasarlamış ki, daha turu tamamlamadan bir bakıyorsun tatil bitmiş. Deniz kenarında bir kamelya yapmış mesela. Otur açık denizi ve enginleri seyret. Deniz meltemi yüzünü yalasın. Sıkıldın mı? Terasa çık. Orası da dar geliyorsa, Yörük çadırına at kendini. Ayranın verdiği ferahlıkla serinle, kendine gel. Denizden bıktığın olmaz mı sanki? Havuz hemen yanı başında. "Yok, burası bana darlık veriyor" dersen, hamama git terle. Yiyeceğin en âlâsı orada. Envai çeşit yemek var. Türk mutfağından tutun, Fransız, İtalyan ve hatta Japon mutfağına kadar her birisi var. Hele ot. Tabiatta yetişen her bir ot var orada. Zeytinyağı da var tabii. Bin 300 yataklı otelde 650 çalışan... Türk turizmi krizden etkilendi ama Ela Quality en az etkilenen işletmelerin başında geliyor. Rus ve Alman müşterilerin yerini Türk müşteri (otelcilerin tabiriyle misafir) almış. Ela Quality Koordinatörü Vadi Karatopraklı, "Kaliteden en ufak taviz vermiyoruz. Bizi bilen geliyor ve bu durumdan memnunuz" dedi. Bu söz çok önemli. 2009 başında sektörün nereye gideceğini kimse bilmiyordu. Dolayısıyla, panik hali oldu. Kimi fiyatları indirdi. Kimi personel çıkardı. Bu da tabii ister istemez kaliteyi düşürdü. Bu sene Mısır bayağı bir turist çekti. Nedeni belli: Ucuz! Fakat, bu geçici bir gelişme. Mısır'da Türkiye'deki tesisler de yok, hizmet de. Dolayısıyla, biraz sabırlı davranmaktan başka çare kalmıyor geriye. İsrailli turistlerin ayaklarını Türkiye'den çekmeleri de etkiledi tabii sektörü. 300 bin turist az değil. Fakat, İsrailliler de Türkler gibi balık hafızalı. Çabuk unutuyorlar. Rusya ise başlı başına bir kriz yumağının içine girdi. Üst üste yaşadıkları devalüasyon Rusların sosyal hayatını altüst etti. Yılda iki kere tatile çıkan Rus, bire indirdi. Bir kısmı ise hiç gelmez oldu. En büyük turist kafilesi hiç şüphe yok ki Almanya'dan geliyordu. Almanlar krizden en fazla etkilenen millet oldu. 10 Kasımdan itibaren Antalya'da turizm sezonu bitiyor. Benim gibi sessizliğe hasretler için değil ama genelde bitiyor. 2009 öyle veya böyle bitti. 2010 ne olacak? Karatopraklı, "Ümidimizi kaybetmiyoruz" dedi. Eh, "ümit" turizmcinin katığı. Yitirsin de ne yapsın?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.