"Uyurken torun burnuma çöp sokuyor"

A -
A +

Nejat Ekrem Basmacı, malum İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda TOBB Ticaret Borsaları Konsey Başkanı. Nejat Basmacı'nın sayısız hasleti varsa da ben sadece ikisine değineceğim. Birincisi, haza beyefendi; İstanbul Beyefendisi. İkincisi de Borsa Başkanlığı'na karşı tutkusu. Ben bildim bileli İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Basmacı. Çok şık giyinir. Zariftir. Ayrıca, kibar ve mütebessim. Böyle güzel hasletleri olan Basmacı, konuşmaktan pek hoşlanmaz. Hele medya mensupları ile ıh, asla. Ramazanda konuştu ama. Önce ailesini anlattı. Büyük büyük dedesi basma, pazen alıp satarmış. Dönem, III. Selim'in tahtta olduğu dönem. Dedenin bir de hobisi varmış: Beste. III. Selim sanatçıyı koruyup kollayan bir padişah. Ona büyük bir yer ihsan etmiş, İzmir'deki Basmane o Basmane işte. Nejat Basmacı'nın başkanlık isteği ihtiyaçtan değil yani. Sadece, dededen gelen bir gen ve "başkanlık" hobisi o genin etkisiyle zuhur eden bir hobi. Basmacı ailesi zengin bir aile. Hayatları hep konakta geçmiş. Konak, üç katlı kagir ev. Büyük. "Dedem üçüncü katta uyurken" dedi Nejat Basmacı. "Bize birinci katta dahi oyun oynatmazlardı. Şimdinin torunu gelip dedenin burnuna çöp sokuyor!" Bu hatırasını anlattıktan sonra, "Her şey çok değişti" dedi, biraz da hüzünlü bir sesle. >> Ekmeğin adı "nimet"ti Nejat Basmacı anlattıkça, coştu; coştukça gerilere gitti. Geçmişi görüyormuş gibi uzaklara dalıp gitti. Basmacı, belki de en fazla o günün adabını özlüyordu. Yine "Dedem" dedi. "O başlamadan hiçbirimiz yemeğe başlayamazdık!" Hele ekmekle ilgili bir söz söyledi ki, çok anlamlıydı Basmacı'nın o sözü. Anlamlıydı, çünkü bu sözü yediği önünde yemediği ardında bir ailenin çocuğu söylüyordu. "O vakitler ekmeğe nimet derdik. Yere düşse alır, başımıza koyar ve öpüp yerdik... Evde bayatlayan ekmek gördü mü, ninem hemen aşçıyı çağırır; 'Bunlarla bir tarhana çorbası yap da içelim' derdi." Basmacı bir derya. Çok şey aktardı geçmişten bugüne ama yerim bu kadar. Yaş konusuyla ilgili bir sözünü söyleyip kapatayım mevzuu. Basmacı geçen ayın 30'unda 89'una girdi. "Beni gören halimi, hatırımı sormaz. 'Sizi çok iyi gördüm' diye başlar söze. Sanki, benim kötü olmam lazım. Sonra da konu dönüp dolaşıp yaş konusuna gelir. 1920 doğumluyum ama kimseye anlatamam bunu. Hesap etmesi zor çünkü. Karşımdakinin kafasını karıştırırım diye korkarım. 36 doğumluyum, diyorum onlara. Ben Rumî seneyi kastediyorum ama onlar Miladi anlıyorlar ve her ikimizin de işi kolaylaşıyor." >> "Başkan, sen ne yapıyorsun yahu?!." Nejat Basmacı ile sayısız hatırası olanlardan biri de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu. Hisarcıklıoğlu, "2004" yılıydı diye başladı Nejat Basmacı'nın "Başkanlık" aşkını anlatmaya. 5174 Sayılı Kanun tasarısının hazırlandığı dönem. En önemli mevzu, başkanların iki dönemden fazla seçilmemesi. Bir nevi centilmenlik anlaşması. Hisarcıklıoğlu, "İşte tam bu dönemde Nejat Abi bana geldi" dedi. "Köşeye çekip 'Yahu başkan, nedir bu senin yaptığın?' diye sıkıştırdı. Ne diyeyim. Medyada çıkan eleştirileri gösterdim. İki dönemin yeterli olduğunu söyledim. Bu kanunun 2005'ten sonra geçerli olacağını söyleyip beşer seneden 10 sene daha başkanlık yapabileceğini belirttim." Nejat Basmacı bu. Başkanlığı seviyor. Ne yapsın?!. Hisarcıklıoğlu'nun bu açıklamaları üzerine düşünüyor. Bir daha düşünüyor ve ikna olmuşçasına; "Peki" diyor. Demesine diyor ama yine de içinde bir şüphe. "Ya o 10 sene yetmezse?!." Öyle ya. Yaş 89 ama Basmacı hâlâ çok genç! Hisarcıklıoğlu'na dönüp "Başkan" diyor. "Sen memnun olduğun avukatını değiştirir misin?" Hisarcıklıoğlu lafın nereye gideceğini kestiriyor tabii. "Değiştirmem" deyip ilave ediyor. "Başkanımı da değiştirmem." Nejat Basmacı bu işte. İstanbul Ticaret Borsası Meclis üyeleri ondan memnun ve her dönem seçiyorlar ama onun bir dönemlik hakkı kaldı. Allah uzun ömür versin, 5 sene sonra Basmacı kanun değişikliği talebiyle tekrar gündeme gelirse kimse şaşmasın! >> Yüzde 3'le geçinip gidiyoruz Hisarcıklıoğlu anlattı: Yaşlı matematik öğretmeni durakta otobüs bekliyor. Lüks bir otomobil önünde durup "Hocam, buyurun. Gideceğiniz yere bırakayım sizi" diye seslenmiş içerideki ses. Hoca eğilip sesin sahibine bakmış, "Pardon" demiş, "Tanıyamadım." "Nasıl tanımazsınız hocam?" diye atılmış sürücü. "Remziyim ben. 88 Remzi" Hoca talebesinin kimliğini öğrenince araca binmeyi kabul ediyor ve öğrencisinin yanına kuruluyor. Da... hoca da olsa insan; mütecessis. Dayanamayıp "Yahu Remzi" demiş. "Sen pek öyle ahım şahım bir öğrenci değildin. Matematiğin de zayıftı. Nasıl oldu da zengin oldun?" "Hocam" diye başlamış Remzi söze. "Matematiği gene bilmiyorum. Amma bire alıp 3'e satıyorum ve aradaki yüzde 3'le geçinip gidiyorum."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.