Vergiyi kim ödüyor?

A -
A +
Vakti zamanında İstanbul Sanayi Odası (İSO) çok faydalı bir uygulama başlatmıştı. Atilla Karaosmanoğlu ve Cengiz Solakoğlu'nun da içinde bulunduğu bir profesyonel ekip kurulmuştu. Bu ekip İSO üyesi işletmeleri ziyaret edecek ve onların filmini çekecekti. Bir nevi danışmanlık hizmeti yani. Hem de bedava.
İşletmelerden hiç talep gelmedi ve sonunda da dağıldı bu ekip. Elin adamı böyle bir danışmanlık hizmeti almak için dünyanın parasını ödüyor. Bizimkiler ise ayağına gelen kısmeti tepiyor! Bu tavrın arkasında şirket?sırrını paylaşma isteksizliğinden tutun da işyerinin düzensizliğine kadar birçok neden yatıyor tabii.
De... Ana neden "küçük olsun, benim olsun" düşüncesi. Türk firmaları hâlâ babadan ve ustadan görülen yöntemlerle işletiliyor. Halbuki KOBİ'lerin en büyük özelliği "değişim"e açık ve kendilerini "yenileme" kabiliyetlerinin yüksek olması fakat Türk işletmelerinin yüzde 97'si KOBİ olmasına rağmen yeniden yapılanan firma sayısı bir elin parmağı kadar az!
Değişim kolay değil tabii. İnsanlar da işletmeler de alışkanlıklarını değiştirmeye pek hevesli değildirler. Onları zorlayıcı bir nedenin olması lazım. İşletmelerin elde ettiği kar, sahiplerinin öyle ya da böyle lüks bir hayat sürmesine imkan veriyor. Hal böyle iken neden değişim istesin ki?
Fakat bir de devlet var. Devletin bu işletmelerden vergi alması gerekiyor. Alsın?ki,?yapması?gereken sosyal?hizmetleri?yapsın. O yok?işte.?İşletmeler?vergi vermiyor! 2012 yılında Türkiye'de?277?milyar?700 milyon?Lira?tutarında?vergi?toplandı. Bunun sadece yüzde 1.76'sı gelir?vergisi.?3?milyon 802 bin 510 gelir vergisi mükellefi 4 milyar 49 milyon Lira vergi ödedi. Komedi!
Devlet gelir ve kurumlar vergisi toplayamayınca, ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilere yükleniyor.  Tahsilatı kolay olduğu için bütün dünyada dolaylı vergiye ağırlık verme eğilimi var ama Türkiye'de kantarın topuzu kaçtı. AB ortalaması yüzde 35 iken Türkiye'de dolaylı vergi oranı yüzde 68'e çıktı. Bütün yük dar?gelirli?vatandaşın sırtında yani!
Devletin bu gidişata bir dur demesi lazım. Bunun yolu da denetim ve destekten geçiyor. Denetimden kastım, Maliye'nin yaptığı denetim sanılmasın. Maliye denetimine karşı tedbir alabiliyor çünkü işletmeler. Ya da ağır bir ceza yiyip oturuyorlar. Denetimin o işletmenin elde etiği katma değeri yükseltici bir fonksiyonunun olması lazım. KOSGEB bu konuda oldukça donanımlı aslında. Firmaların iyileştirilmesi için onlara danışmanlık hizmeti verebilecek bir konumda. Ayrıca teşvik de veriyor ama finansman yetersizliği gibi bir handikabı var.
Şayet KOSGEB bu konuda güçlendirilirse Türk işletmeleri kendilerini yenileme imkanına kavuşur kanaatindeyim. Bu da Türkiye'nin katma değeri yüksek ürün üreten işletmelerin sayısını  arttırması ve daha fazla vergi tahsil etmesi demektir.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut tecrübelerini kitaplaştırmış. "Önce İnsan Sonra Ekonomi" adını verdiği bu kitapta vasıflı elemana duyulan?ihtiyacı?çok güzel dile getirmiş. Türkiye'nin bu tecrübelerden?istifade etme?vakti?geldi?de?geçiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.