Bir ay kadar oldu. Bir makalemde GAP Kalkınma İdaresi'nin iyi çalıştığını ve faaliyetlerine valilik, belediye ve sivil toplum örgütlerini de katarak; tam bir inovasyon örneği sergilediğini yazmıştım. Bu yazımdan hemen sonra Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu'nun upuzun mektubu geldi. Şöyle başlıyordu Eroğlu'nun yazısı. "Sayın Metiner Sezer, Ülkemize yapılan hizmetleri köşenizde zikretmeniz ve yapıcı önerilerde bulunmanız, kadirşinaslığınızın bir göstergesidir. Bundan dolayı sizleri kutluyorum. Fakat bir hususu da belirtmek istiyorum. Dünyanın sayılı kalkınma projelerinden biri olan GAP'ın başlangıcından itibaren büyük yatırımlar gerçekleştiren Devlet Su İşleri Genel Müdürüğü'nün böyle bir yazıda yer almaması kurum olarak bizleri üzmüştür." Bu girizgâhtan sonra uzun uzun DSİ'nin faaliyetlerini sıralayan Eroğlu, üç sayfalık yazının sonunu; GAP'ın tamamlanması halinde bu projenin her sene milli ekonomiye 2.1 milyar dolarlık sulama, 1.6 milyar dolarlık da enerji katkısı olacağını ifade ederek bağlamış. GAP'tan söz edip de DSİ'den bahsetmemek olur mu? GAP'ın özü sulama. Sulama yoksa, GAP'ın ne kıymeti kalır ki? Bütün bunları bilmeme rağmen bendeniz bahsetmedim. Bilerek ihmal etmiş değilim; onu da söyleyeyim. Hatırlasam zikrederdim mutlaka. Ama iyi ki etmemişim. Anadolu hâlâ susuz GAP'ta hemen her şey bitti bitmek üzere de, sulamanın neredeyse esamisi okunmuyor. Zaten Eroğlu da "GAP tamamlandığında" diye bağlama ihtiyacını duymuş sözün sonunu. Tamamlanmadı ki! Sulama projelerinin neredeyse yüzde 80'i başlanmadı henüz veya yarım! Harran Ovası nispeten sulanıyor ama Adıyaman susuzluktan kırılıyor; hem de verimli topraklarının büyük ekseriyeti su altında kalmış olmasına rağmen! Gelelim Eroğlu'nun şahsına. Eroğlu, İstanbul'un susuzluğunu gideren bir bürokrat. Reform niteliğinde faaliyetleri oldu. Yaptığı barajlar ve sulama tesisleri bugün bile İstanbul'da su sıkıntısı çekmeden yaşama imkânı veriyor 15 milyon insana. Bütün bunları yaparken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesi vardı arkasında. Şayet, aynı imkânlar kendisine verilmiş olsaydı, DSİ Genel Müdürü olarak Türkiye'yi de susuzluktan kurtarır, o mümbit toprakların sulanmasını sağlardı şüphesiz. Ama yapamadı. İmkân verilmedi çünkü. Türkiye'nin sulama problemini aşmak için finansmana ihtiyaç var. Bu da öyle ufak tefek bir meblağla yapılacak bir iş değil tabii. Dolayısıyla, Eroğlu eli kolu bağlı bir vaziyette Ankara'da oturdu kaldı. Bu durumdan kendisinin de mutlu olduğunu sanmıyorum ama gerçek bu. Yiğidi öldür ama hakkını ver. Eroğlu da böyle bir yiğit ama dediğim gibi istediği fırsat kendisine verilmedi maalesef. GAP'ın tamamlanması için bugün 80-100 milyar dolar paraya ihtiyaç var ve bu paranın önemli bir kısmı, sulama projelerinin tamamlanması için lazım!.. Hani? Bırakın GAP'ı. Anadolu'nun bile büyük bir kısmı susuz. En yakınımdan, köyümden bir örnek vereyim size. Sipahili Köyü. Çok verimli topraklara sahip. Beş kilometre uzunluğunda bir vadide yerleşik bu köy. Ortasından akan Babadıl Deresi'nin suyunu iç içilir. Bağını-bostanını sula, sulanır. Ama, öyle zalim bir dere ki, coşmaya görsün; tam bir felaket olup çıkıyor işte o vakit!.. Toroslar'dan alıp getirdiği taşı toprağı bir an önce denize boşaltmak için her türlü deliliği yapıyor. Önüne çıkan ağaç, toprak, ev... ne varsa hepsini söküp atıyor. Koca vadi, bugün Babadıl Deresi'nin yatağı. Ne bostan ekiliyor, ne bağ. Halbuki tahıl başta olmak üzere her bir çeşit sebze ve meyve yetiştirmek mümkün bu güzide vadide. Fakat, dedim ya bu deli dere, hiçbirine fırsat vermiyor. Toprak, diye bir şey bırakmadı zaten. Halbuki, yukarılara küçük bir baraj yapılıverse, o topraklara domates de ek soğan da. Kavun da yetiştir karpuz da. Sera da yap ekolojik tarım da ama heyhat!.. Köylü köyü terk etti. O verimli toprakları bırakıp çocuğunu okutmak için şehre göç etti; amelilik yapıyor çoğu. Eroğlu, DSİ'nin genel müdürü. Mersin'in en güzel vadisini sel aldı. Sorarım: Elinden bir şey geliyor mu?