Önceki gün İstanbul'da önemli bir toplantı yapıldı: Uluslararası Proje finansmanı Toplantısı. Bu müthiş iki kelimeden oluşan başlığı; tesadüfen yan yana gelmiş iki kelime olarak düşünmeyin sakın. Muazzam bir sinerji var bir kere bu başlığın altında. Proje ve Finansman!.. Bu iki kelime bugün dünyanın en önem verdiği iki kelime. "Proje" beyin ise, "Finansman" kalp. Kesinlikle öyle. Beyni ve kalbi olmayan insan nasıl yaşayamıyorsa, projesi ve finansmanı olmayan kişileri, şirketleri ve devletleri; çekin kuyruğundan atın! Birer ölüdür onlar. Yaşamıyorlar!.. Belki bitkisel hayat söz konusu olabilir ama onların sağlıklı olduğunu, normal bir bünye gibi tüm fonksiyonları yerine getirdiğini iddia etmek, mümkün değil. Asla değil, kat'a değil! Ayrıca, bir de vizyon var. O yoksa, proje ve finansman hiçbir işe yaramaz, yaramıyor; onu da söyleyeyim. Ancak, bu ikisi; yani, proje ve finansman varsa, yaşar o şirket veya devlet ama kimseye faydası olmaz. Sadece yaşar!.. Türkiye'de ne finansman var, ne proje, ne de vizyon!.. "Uluslararası Proje Finansmanı Toplantısı"nı izledikten sonra daha bir pekişti bendenizde bu kanaat!.. Nedenini de söyleyeyim. UniCredit Grubu'nun ikinci toplantısıydı bu. Dünyanın birçok ülkesine kredi veren yatırımcı şirketlerin CEO'ları, Türkiye'nin önemli firmalarının yetkilileri, bankacılar, kamu yöneticileri ve Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci'nin de hazır bulunduğu bu toplantıda Türkiye'deki yatırım imkânları ve bu işleri yapmak için gerekli olan finansmanın nasıl ve nereden temin edilebileceği bir bir masaya yatırıldı. Türkiye son 4 yıl içinde 22 milyar dolarlık özelleştirme gerçekleştirdi. Metin Kilci'nin verdiği rakam bu. Rafineri, telekomünikasyon, Araç Muayene İstasyonu ve limanlar başta olmak üzere bazı kamu kuruluşlarının elden çıkarılmasıyla oldu bütün bunlar. Özelleştirme son aylarda biraz inkıtaya uğramışsa da devam edecek; bu kesin. Çünkü, hem yoğun ilgi var, hem de hükümet kararlı. Samsun, Bandırma ve İskenderun limanlarının eli kulağında. Ayrıca, havalimanları var hâlâ. Onlar bittikten sonra, belki "Yap-İşlet-Devret" modeliyle inşa edilen limanlar girecek devreye. Elektrik dağıtım şirketleri var bir de. Ki, sadece İstanbul ve Ankara'daki dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi bile büyük para. 100 milyar dolarlık yatırım Stratejisi henüz belli değil ama sırada Halk Bankası var. Hakeza TEKEL ve şeker fabrikaları. Otoyol dahil, altyapı yatırımları ve hızlı tren. "Yenile-İşlet ve Devret" modelini devreye sokup; eskimiş veya fonksiyonunu kaybetmiş kamu işletmelerinin yenilenmesi de gündemde. Hele enerji yatırımları. Baraj, sulama ve enerji yatırımları. Her birisi milyar dolarlık yatırım bunların. Akfen Holding CEO'su Hamdi Akın, 100 milyar dolar paha biçti bu yatırımlara ki, en az o kadar eder. Gelelim işin finansman tarafına. Çeşitli yatırım şirketlerinin yetkilisi konuştu toplantıda ve hepsinin ortak paydası, "Para bol. İsteyin istediğiniz kadar. Vade uzun, faiz düşük hem de" oldu. Son senelerde iyice yaygınlaşan bir kredilendirme sisteminden bahsedeyim kısaca size. Bu borçlanma şeklinin adına, "Konvertibl tahvil" deniliyor. Hisse senedine çevrilebilir tahvil yani. Tahvil ihraç eden şirket, izahnamede, belirli süre sonra, belli şartlar yerine geldiğinde tahvilin hisse senedine dönüştürülmesi hakkını tahvil sahiplerine tanıyabiliyor. Belirli fiyatla tabii. Konvertibl Tahvil'in normal süresi ortalama 5 sene ama 20 seneye kadar çıkabiliyor. Proje beğenildiği takdirde milyonlarca dolar borç vermek yatırımcı firma için hiç problem olmuyor. Faizler de çok düşük oluyor bu tür tahvillerde. Dediğim gibi yeter ki, proje dört dörtlük olsun. Türkiye'nin garipliği burada başlıyor işte. Bir tarafta 100 milyar dolarlık yatırım var. Bir tarafta da bu projelerin tamamını finanse edecek para. Fakat, Türkiye burası!.. Bu tür projeleri alıp götürecek firma yok ki!.. Varsa da bir elin parmağı kadar. Dolayısıyla, yabancı gelip bizim ülkemizdeki yatırımları alıyor ve işin kaymağını yiyip gidiyor. Haaa, bu kötü mü? Değil tabii. Hiç olmazsa, bu projelerin hayata geçirilmesiyle istihdam alanları açılıyor ve onların sayesinde Türk insanı işsizlikten kurtuluyor. Da... neden büyük ve orta ölçekli firmalarımız bu ihalelere girip işi kotarmasın? Vizyon dediğim şey bu işte. Türkiye bir türlü büyük iş adamları çıkaramamış. Geçmişteki kısır kavgalar yatıyor tabii bunun altında. Bir iktidarın yeşerttiği iş adamını diğer iktidar gelip biçmiş. Aynen öyle: Biç-miş!.. Dolayısıyla, global anlamda firmalarımız yok. Yazık!