Özelleştirmeyi can-ı gönülden destekliyorum. Yabancı sermayeyi hiç gocunmadan savunuyorum. Bütün bunlara ülkemin ihtiyacı var çünkü. Kamunun küçülmesi, sermaye girişi ve know-how demek olan bu işlemleri reddetmek akıllı insanın işi değil. De, her şeyin bir haddi hududu var! Haa, bu arada işletme kuran ve akıllı stratejilerle o işletmeyi dünya standardında bir firma haline getiren Türk iş adamları var bir de. Onları da alınlarından öperim. Örnek mi istiyorsunuz? Aha size Mehmet Karamehmet. OnunTurkcell'i "En İyi 100 Bilişim Şirketi" sıralamasında dünya devlerini sollayıp 14'üncülüğe yükseldi. En çok kazandıranlar listesinde ise Microsoft, Nokia ve Yahoo'yu geride bırakıp sekizinci oldu. Bu çok büyük bir başarı. Mehmet Karamehmet'in Pamukbank'tan dolayı 3.5 milyar dolar borcu vardı. Ayrıca vadeye yayılmış bir borçtu bu borç!.. Karamehmet öyle yaptı böyle yaptı, Turkcell'i elinde tuttu ama bu arada akla karayı da seçti. Böyle bir başarıya reva görülen 'hortumcu' muamelesini anlamak mümkün değil ama 'Burası Türkiye, olur böyle şeyler' demek zorunda kalıyor insan. Yabancı sermaye, Türkiye'deki grosmarket, enerji, bankacılık ve iletişim sektörüne geliyor da başka sektörlere dönüp bakmıyor. Neden acaba? Bu işler çok kârlı iş de, elin oğlu Türkiye'de kazandığı gelir ya da tasarrufu alıp kendi merkezine mi taşıyacak acaba? Öyle ya, ne teknoloji getiriyorlar, ne de sabit sermaye transferi oluyor. Satın aldıkları işletmeler zaten para kazanan ve sermaye yapısı yeterli şirketler!.. Bu düşüncelerin 'evham'dan öte bir kıymet-i harbisi yok. Nedenine gelince. Türkiye'ye gelen hiçbir firma, bu ülkeyi soyup soğana çevirmek için gelmez de ondan. Şayet böyle bir ideoloji ile yaklaşıyorsa, o şirket şirket değildir. Çünkü, şirketler kâr maksadıyla kurulur ve bütün stratejisini kâr üzerine kurar. Ayrıca, bu kârlılık halinin bir kereye mahsus olmasını değil; az olsa da istikrarlı ve devamlı olmasını ister. Şirketlerin karakteri budur ve şayet başarılı olmak istiyorlarsa, böyle davranmak durumundadırlar. Ee, peki Türkiye'ye gelen yabancı sermaye neden hep belli sektörlere ve belli şirketlere geliyorlar da başka şirketlere ilgisiz davranıyor? Ah, işte zurnanın zırt dediği yer burası! Diğer sektörlerde kayıt dışı var. Hem de fazlasıyla var da, ondan gelmiyor yabancı sermaye. Daha doğrusu korkuyor! Kayıt dışı demek, haksız rekabet demektir. Kayıt dışıyla rekabet etmenin tek bir yolu var; o da, kendini kayıt dışına atmak. Başka türlü korunmak mümkün değil. Yoksa, güm! Kayıt dışı olmayan KOBİ var mı mesela? Kimi isteyerek; kimi de mecbur kaldığı için kayıt dışı faaliyette bulunuyor. Kim yapıyor bunu. Türk firmaları!.. Bir yolunu bulup kendini kayıt dışına atıyor. Kimi istihdam ettiği kişileri beyan etmiyor, kimi sigorta primini düşük gösteriyor, kimi fatura kesmiyor. Bir yabancının bunu yapması mümkün mü? Yabancı sermayeden korkmamak lâzım. Onlardan zarar gelmez. Yeter ki, yerli ve yabancı firmaları eşit şartlarda yarıştıracak bir ekonomik sistem kurulsun. Daha doğrusu sistem kayıt altına alınsın.