Yaz yaklaştı ya; hemen herkesin gündeminde tatil ve dolayısıyla da tatilin nerede yapılacağı olacak bundan sonra hiç şüphesiz. Okuyucuyu aydınlatmak görevini kendisine şiar edinmiş bir gazeteci olarak geçen hafta şöyle bir Antalya yaptım. Hemen akabinde de Bodrum'a gidip geldim. Antalya'dan bilahare bahsedeceğim, konu derin çünkü. Bu makalemde biraz Bodrum'u anlatacağım size. Bodrum bildiğiniz Bodrum. İyi tarafları da var, kötü tarafları da. İyi tarafları malum, denizi muhteşem. Tabiat, hava, yiyecek hakeza; insanın iştahını kabartan cinsinden hepsi de. Kafa dinlemek isteyenlerin kendisine göre bir mekan bulabilmesi nasıl mümkünse, şamatayı sevenleri de sarıp sarmalıyor Bodrum. Kalite isteyenlere de kucak açıyor, sadeyi sevenlere de. Yok, yok yani. Kötü tarafı malum, deniz ve çevre kirleniyor her şeyden önce. Ormanlar yok ediliyor. Güvercinlik'teki balık çiftlikleri hâlâ olduğu yerde durup duruyor. En az 1 mil açıkta olmaları için kararname çıktı halbuki. Kolay değil elbette. O kadar masraf edilip kurulan tesisin bir anda sökülüp başka yere taşınmasının da bir maliyeti var gayet tabii. "Bana ne, sök kardeşim" diyen olmadığı gibi, söylenenden tınan da yok. Bodrum yollarını sorarsanız, felaket. Tek kelimeyle felaket!.. Yamalısına bile razı Bodrumlu ama Bodrum'da asfalt yol bulmanın imkanı yok neredeyse. Toz toprak içinde o güzelim şehir. Bodrum'da yeşillendirme çalışmaları var. Sakinlerde bu şuur gün geçtikçe artıyor da ama köpeğe olan ilgi çiçek sevgisini kat be kat geçmiş. Evlerde bir çiçek ekiliyorsa, iki de köpek besleniyor. Hangi cinsi ararsan var. Sokak köpeği de çok şehrin. Hepsi, yazlıkçıları bekliyor. Eskiden kış oldu mu Bodrum'da in cin top oynardı. Şimdi öyle değil. O kadar çok İngiliz aile gelip Bodrum'a yerleşmişler ki, dört mevsim yaşıyorlar orada. İngiliz ev hanımları bir dernek bile kurmuşlar. Şehrin sivil toplum örgütü görevini yapıyor bu dernek. Çevreyi kirletenlerle karşı çetin mücadele veriyor üyelerin hepsi de. Bodrum'da gürültü kirliliğine karşı henüz bir çare bulunamamışsa da mayıs-ekim ayları arasında uygulanan inşaat yasağına riayet ediliyor. Dolayısıyla şu an Bodrum adeta bir şantiye. Kimi yerde restorasyon çalışması, kimi yerde villa inşaatı, kimi yerde de ev yapımı. Bir telaş, bir telaş anlatamam. Mayıs'a kadar ne yaptık kâr mantığı! Rüzgar gülü Yalıkavak'ta Profilo Holding de inşaat yapıyor. Yamaç bir yerde 60 dönümlük arazi üzerinde inşa etmeye başladıkları "Turkuaz Koy Evleri"nin bir kısmı bitmiş. Geriye kalanları da son hızla devam ediyor. "Burada 126 daire yapacağız" diyen Profilo Holding CEO'su Göksen Körezlioğlu, şu bilgiyi verdi: "Estetik yönünden iddialı bir mimari tarzı olan bu evler aynı zamanda deprem yönetmeliğine uygun yapıldı ve dört mevsim yaşamaya göre tasarlandı. İzolasyon da buna göre yapıldı." Bu binaları önümüzdeki sene bu günlere tamamlanacağını bildiren Körezlioğlu, yine aynı bölgede 60 civarında daire daha yapacaklarını bildirdi: 40 dönümlük ayrı bir bir arazileri varmış çünkü. Profilo Holding Yalıkavak'ta inşa ettiği toplam 180 civarındaki dairenin büyük bir kısmını İngiliz ailelerin alacağını tahmin ediyor ve pazarlama politikalarını da bu yönde yoğunlaştırıyor. Körezlioğlu'ndan Yalıkavak'taki inşaatın hikayesini dinlerken gördüm ki, çok enteresan bir hikaye bu. Profilo Holding malum Port Bodrum Yalıkavak Marinası'nı işletiyor. 5-6 sene önce bataklık olan bölge bugün adeta gül bahçesi. Profilo Holding İcra Kurulu Üyesi Cefi Kamhi'nin ihtimamı ve onun bilfiil işin içinde olması, Yalıkavak Marinası'nı markalaştırmış. Her sene daha iyi oluyor. Bataklığın doldurulması için taş lazım. Taş dedimse kaya. Bir taşerondan kaya satın almayı düşünüyorlar önceleri. Fakat, yüzü astarını geçiyor! Baktılar olmayacak, bir taşlı tepeyi satın alıyorlar ve marinanın ihtiyacı olan kayayı bu arsadan çıkarıyorlar. Şimdi kaya yok ama o arsa ev yapmaya müsait teraslar halinde durup duruyor. İnşaat fikri o zaman çıkıyor zaten. Böylesine mevki bir yere inşaat yapılmaz mı? Yapmış işte Profilo. Hem de sembolü rüzgar gülü olan bir mahalle yükseliyor orada; yemyeşil ağaçların arasında hem de.