Yanlış eğitim, kötü sonuç

A -
A +

Türkiye garipliklerle dolu bir ülke. Hangisini sayayım? İstihdam mesela. Gazetelerin sarı sayfaları, 'kalifiye eleman' ilanlarıyla dolu. Günlerce yayınlanıyor bu ilanlar ama arayan aradığı elemanı bulamıyor bir türlü. Bulamıyor çünkü, aradığı niteliklere sahip eleman çok az. Belki de yok! Bu ne mene bir şey yahu! 10 milyon işsizi olan bir ülke değil mi Türkiye? Hadi, ondan vazgeçtim. Bu işsizlerin arasındaki 3 milyon meslek okulu ve üniversite mezunu var; onlar da mı cevap veremiyor bu 'kalifiye eleman' talebine? Veremiyor demek ki? Üniversite mezunu ama vasıflı değil! Liseyi veya meslek okulunu bitirmiş ama 'kalifiye' olamamış!.. Hükümet başta olmak üzere birçok kurum işsizlik problemine çare arıyor. Harıl harıl eğitim yapan üniversiteler habire mezun veriyorlar. Fakat, maksat bir türlü hasıl olmuyor. 'Kalifiye eleman' yetişmiyor. Burada bir terslik yok mu? Okulların 'vasıflı eleman' yetiştirmediğini iddia etmek belki fazla insafsızlık olur ama endüstrinin ihtiyacı olan insan gücünü yetiştirmekte aciz kaldıklarını söylemek pekala mümkün!.. Acizler! Yetiştiremiyorlar!.. Piyasanın bilgisayar mühendisine ihtiyacı var, diyelim. Üniversite veya yüksek okullar ha bire ziraat mühendisi mezun ediyor. Yahut da piyasa inşaat mühendisi bulamazken onlar diyetisyen veya beslenme uzmanı yetiştiriyorlar! Ne kıymeti harbisi var ki? Sanayi-üniversite iş birliği Devlet üniversiteleri besliyor, üniversiteler de kafasının estiği gibi eğitim yapıyorlar. Burada olan sanayiciye oluyor! Sistemin dışında kalıyor çünkü. Bundan daha kötü ne olabilir ki? Siyasetin örümcek ağı, eğitimi çepeçevre sarmış durumda. Önce, bu ağın sistemin üzerinden kaldırılması lazım. Bu ağı üniversiteler enine dokuyorsa, siyasetçi boyuna dokuyor. Veya tam tersi. Fakat, her ikisinin de bu tarakta bezi olduğu kesin. Ortaya çıkan ürün, hilkat garibesi gibi bir şey çünkü! Halbuki siyasetin eğitime hiç ama hiçbir dahlinin olmaması lazım. Hele üniversitelerde! Devletin muhatabı sanayici olmalı. Üiversitelerin de öyle. Üniversite sanayi ile iş birliği yapar duruma getirilse, meydanda işsiz üniversiteli de kalmaz; 'kalifiye eleman' arayan iş yeri de. Peki, nasıl olacak bu iş birliği? Gayet basit. Kolaycılığı kaldır, olsun bitsin! Devlet, üniversiteleri besleyeceğine iş yerlerine istihdam teşviki verebilir pekala. Bu teşvikten daha fazla istifade etmeyi düşünen veya müessesesinin ihtiyacı olan elemanı bulmak isteyen iş yeri, üniversiteye 'bana şu, şu özellikte eleman yetiştir. Ben de seni finanse edeyim' dese mesela. Böyle bir sistem şıkır şıkır işlemez mi? İşler tabii. Aklın yolu bir. Batı böyle yapıyor zaten. Hakeza AR-GE. O da öyle. Şimdiki sistemde, üniversiteler AR-GE yapıyoruz diye devlete yaslanmış, besleniyor. Fakat, sanayinin AR-GE ihtiyacı hiç mi hiç karşılanmıyor! Halbuki sanayici, "Bana AR-GE yap, al paranı" demiş olsa, üniversiteler bu rehavetten 'şıp' diye çıkar. Devlet veya kamu; hiç fark etmez. Önemli olan mantık. Mantık doğruysa, sistem de haliyle doğru işler. Üniversiteler nazari bir şeyler öğretiyor ama bu bilgiyi alan öğrenci, pratikte apışıp kalıyor. Haliyle o kadar sene verilen emek de, okunan bilgi de havaya gidiyor! Piyasayı nazarî bilgilere uydurmak mümkün değil fakat, üniversitelerde okutulan dersleri piyasanın talep ettiği şekilde vermek mümkün. Hem de aynı zamanda maksat hasıl olmuş olur. Türkiye'de birçok şey gibi eğitimin de keyfilikten kurtarılması gerekiyor. Hem de hemen!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.