Türkiye 2008'e halka açık yerlerde sigara içme yasağı tartışmalarıyla girdi. Ardından da genişletilmiş bir sigara yasağı kanunu çıktı. Maksat, pasif içicileri korumak ve çocukların sigara bağımlısı olmasını önlemek. Doğru bir karar. Toplumu sigaranın zararından korumak lazım. Cezanın ağırlığı da caydırıcı etkenlerden biri tabii. Bu yönden bakıldığında getirilen cezaların "cuk" oturduğunu söylemek mümkün. Yere sigara izmariti atana 20 YTL, yasak yerde sigara içene 50 YTL, ikazları dikkate almayıp yasak yerde sigara içmeye devam edenlere ise 500 YTL ceza geldi!.. İyi, güzel de tutar mı bu yasak? Bir hükmün uygulanması için ona uyması gerekenler tarafından hüsnükabul görmesi, mantıklı olması lazım evvel emirde. Sigara, sağlığa zararlı. Doğru. Kapalı alanda sigara içildiğinde içmeyenleri de zehirliyor. Bu da doğru. Herkes uluorta sigara içtiği takdirde, çocuklar bundan olumsuz etkileniyorlar ve genç yaşta onlar da tiryaki oluyorlar. İtirazsız doğru. Bu doğruları sigara içmeyenler kadar içenler de kabul ediyor. Bu da doğru. Eee, her şey doğruysa, sigaranın kamuyu ait açık alanlarda yasaklanmasının doğru olması kadar tabii ne olabilir ki? Evdeki hesap bir de çarşıyı tutuverse, her şey güllük gülistanlık olur amma kazın ayağı öyle değil işte; tutmuyor! Kâğıt üzerinde hoş görünen birçok şey, uygulamaya geldi mi, şirinliğini kaybediyor maalesef. Uçakta, otobüste, vapurda sigara içilmiyor mesela. Bu mekanlar 1970'li yıllarda fosur fosur sigara içen insanlarla doluydu ve o mekanda bulunan sigara içmeyenler rahatsız oluyordu. Şimdi kalmadı bunların hiçbirisi. Demek ki oluyormuş! Da... unutmamak lazım ki, o günkü yasağın arkasında bir İhtilal Hükümeti vardı. Bu yasaklar, 12 Eylül 1980'den hemen sonra getirilmişti çünkü. Bugünkü durum biraz daha farklı. Ne iktidar o iktidar. Ne de halk o halk. Dolayısıyla, "Ben dedim oldu" zihniyetiyle hareket edip kanun çıkarmakla işlerin hallolacağını düşünmek; biraz saflık olur. Bu işin sadece sağlık değil; birçok boyutu var ayrıca. Onların da dikkate alınması lazım. Türkiye'de yaklaşık 500 bin kahvehane ve çay ocağı varmış. Kim söylüyor bunu? Türkiye Kahveciler ve Büfeciler Federasyonu Başkanı Murat Ağaoğlu. En yetkili ağız yani. Vahameti görüyor musunuz? 500 bin kahvehane!.. İşin esas vahameti şu: Günde 20 milyona yakın kişi girip çıkıyormuş buralara. Eğitim şart Bu işletmelere sigara içme yasağı getirildi. Evet, tedricen uygulanacak ama sayılı gün çabuk geçer; sigara içilmeyecek nihayetinde. Tamam, içilmesin. De... bu yasaktan sonra acaba o 20 milyon kişiden kaç kişi gelir kahvehaneye? Bir de nargile evleri var. Müşteri kaybeden bu işletmelerin halini düşünen oldu mu acaba? Murat Ağaoğlu'nun iddia ettiği gibi bu 20 milyon kişi kahvehaneye uğramaz olur ve 500 bin kahvehaneden kala kala 50 bin kalırsa; bu iş yerlerinde çalışan 1 milyon 500 bin kişi ne yapacak? Ve tabii, o 20 milyon kişinin birçoğu işsiz güçsüz insan. Onlar ne olacak? Evde otursa, evin huzuru kalmaz. Sokağa çıksa, nerede pinekleyecek bu adamlar? Bu mesele, sosyal boyutu çok büyük bir mesele. 25 Ocak'ta TEKEL'in ihalesi var. 20 gün öncesinde çıkarılan sigara yasağı, ihalenin değerini düşürür mü acaba? Ekonomik boyutu da önemli demek ki bunun. Sadece yasakla bu işi çözmenin imkânı yok. Eğitim ve istihdam ayağının da olması lazım. Bu insanları ikna etmek lazım. Başka meşgale bulmak, hobi geliştirmek lazım. Kim yapacak bunu? Başta Yeşilay olmak üzere sivil toplum örgütlerinin kolları sıvayıp ciddi olarak bu konuya eğilmesi gerekiyor. Şart bu. Yoksa, toplumun huzuru kaçar! Köyde yaşayan 20 milyon insanı şehre taşımaktan daha zor bir iş bu iş! E, canım! AB böyle istiyor, deyip de işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Maliye böyle bir uygulamaya gitti, malum. Vergi ve SSK primini ödeyemeyen işletmelerin banka hesabına el koyabiliyor artık. Yapıyor da bunu. Fakat, sadece banka hesabına el atması AB kriterlerine uyuyor. Gerisi, bağlar gazeli. AB veya ABD... oralarda da banka hesabına el koyuyor maliye ama bir farkla. Önce, o şirketin işletmecisine soruyor adamlar; "Bir derdin mi var?" diye. Makul bir ihtiyacı veya isteği varsa, bırakın banka hesabına el koymayı, kredi dahi açıyorlar o şirkete. Böyle incelikleri de var bu işlerin! ..... Başsağlığı: Cemil Bilgiç ve Cem Ertürk gibi iki değerli çalışma arkadaşımız Hakkın rahmetine kavuştu. Kendilerine rahmet, ailelerine başsağlığı dilerim.