Bizim evde mutfağın nerede olduğunu bilmem! Bunu duyan Resul İzmirli çok bozuldu. Verdiği tepkiyi unutamam. "Sizinle konuşulmaz aslanım!" Sonra da çekip gitti zaten. Güya ben kazak erkekmişim. Daha doğrusu, gaddar! Eşi yemek yaparken ona yardım etmeyen erkek mi olurmuş? Hele, yemeği hazırlayıp eşe ikram etmek çok büyük faziletmiş! İstisnalar oluyor işte. Bendeniz öyleyim mesela. Yemekleri eşim hazırlar, ben yerim. Şu kadar senedir bir kere bile 'Bugün şu yemeği yapar mısın?' dahi demedim. Demem de. Yo, öyle değil. Önüne ne konduysa yiyen cinsinden değilim. Yediklerim hep lezzetliydi. Haliyle sesimi çıkarmadım tabii. Neden çıkarayım ki? Eşim her seferinde güzel yemekler yapıp yedirdiyse onun işine neden karışayım? Pişen aşa su katmanın âlemi yok, mantığı da! Güzel yemek yapan birçok kişi biliyorum. Resul İzmirli de onlardan birisi. Gerçekten güzel yemek yapıyor. Parmağını yer insan. Hele, Giritliler'in sık sık yaptığı ot yemekleri yok mu? Hem pişiriyor, hem de iştahla yiyor. Karı-koca onlar iyi aşçı. Ben kendisine bir şey demiyorum şahsen. Takdir de ediyorum. Keşke benim de öyle maharetim olsaydı ama yok! Benim şansım, işini çok iyi bilen ve lezzetli yemek yapan bir hanıma sahip olmam. Ne kadar teşekkür etsem az! Bütün bunlar benim hoş bir damak zevkine sahip olmamı da sağladı. Gurme değilim ama yemek yemek benim için bir zevktir. Tadını çıkara çıkara yerim. Her yemeği yemem, onu da söyleyeyim. Hele, evimde pişen yemeği hiçbir yemeğe değişmem. Dışarıda çok seçiciyim. Kokusu, tadı, görüntüsü, lezzeti.. yemeğin yemek olması lazım yani. İhlas Marmara Evleri'ne yolum düştüğünde doğru Elvan Küçük'ün işlettiği Lalezar'a giderim mesela. Kebapları da sipesiyal yemekleri çok lezzetli. Sanki evim gibi. Oturup yerim. Hatta, gidip bir defa daha yemek istiyorum. Dedim ya, lezzetli. Hem de sağlıklı. Avrupalı evde yemek yeme kültürünü kaybetmiş, acıyorum onlara. Varsa yoksa dışarısı. Dolayısıyla çok lezzetli yemek yapan lokantalar açılmış oralarda. Fast food'lar çok ama lokantalar da çok. İtalyan, Fransız ve Japon restoranları almış başını gitmiş. Türkiye'ye gelince. Bizim ev kültürümüz çok güçlü. Herkes evinde yer yemeğini. De, benim gibi işi gereği çıkmak durumunda kalanlar var. Onlar ne yapsın? Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir incelik var. Avrupa'nın aksine Türkiye'de yemek beş yıldızlı otellerde yeniyor. Güvenlik endişesi midir nedir, bilmiyorum ama böyle bu. Koskoca İstanbul'da bir elin parmağı kadar et lokantası ancak sayarsın. Geri kalanı beş yıldızlı otellerin lokantası. Geçenlerde Crowne Plaza Genel Müdürü Kees Kramer'in davetlisiydim. Ataköy, burnumun ucunda. Atladım gittim. Crowne Plaza'nın 24'üncü katında yediğim yemeklerin tadı hâlâ damağımda. Alman Şef Maxi MilianThomac hazırlamış. Doruk Restaurant Marmara Denizi'ne bakmakla kalmıyor, Marine ve Crowne Plaza'nın geniş bahçesinin kuşbakışı manzarası da buna eklenince insanın iştahı açılıyor. Bayram ya. Yemek muhabbeti uyar diye yazdım. Bayramınızı tebrik eder, birlik ve dirlik içinde ağız tadıyla geçirmenizi dilerim. > MI ACABA?!. Muhaliflerine seslenen Baykal, "CHP ile uğraşmayın, gidin parti kurun" demiş... Öyle ya, CHP onun babasının mülkü! *** Amerika'da bir inşaat işçisi kafasındaki çiviyi altı gün fark etmemiş... Biz de yediğimiz kazıkları fark etmiyoruz, ne olmuş yani! *** Bush'un bugünkü yemin töreni etkinliğinin maliyeti 40 milyon dolarmış... Gövde gösterisi için hangi lider taviz vermiş de Bush versin! *** Zeytinyağı kansere de iyi geliyormuş... O da tıpkı bal gibi bir gıdaymış ama bize unutturdular maalesef! *** Ankaralı sanayiciler, MGK'ya 'Bizi de aranıza alın' demişler... Onlara da bir 'ağlama duvarı' lazım demek ki!