Yeni bir hamlenin tam vakti
14 Eylül 2014 01:00
Türkiye'nin refah seviyesini arttırmak için vites değiştirmesi lazım. Bugün o gün...
Türkiye tekstil, hazır giyim, otomotiv, demir çelik ve makine gibi ürün ihraç eden bir ülke. İthal ettiği ürünler de belli. Pamuk, iplik, tekstil, motor, düğme vs...
Dışarıdan aldığı ürünleri işleyip dışarı satan bir ülke yani Türkiye. Kısaca, "işçilik bindirip satıyor" diyebiliriz. Fena mı? Değil tabii. İstihdama katkısı var bir kere. Nasıl fena diyebiliriz ki?
Fakat yetmez. Ucuz işçilik avantajını kullanan ülke sayısı gün geçtikçe artıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin katma değeri yüksek ürün üreten ülke durumuna gelmesi şart oldu. Bunun yolu da "bilgi" ve "teknoloji"den geçiyor. Türkiye ileri teknoloji ürünü üretme konusunda çok gerilerde kaldı. Ar-Ge yatırımlarına ağırlık vermesi lazım.
Bir de "bilgi" var tabii. Türkiye'nin beşeri sermayesi henüz yeteri kadar işlenmiş değil. Bunu gerçekleştirmek için sanayi-üniversite iş birliğinin arttırılması ve gençlere daha fazla imkân verilmesi gerekiyor. Teknokentlerin daha aktif hâle getirilmesi de lazım tabii.
Bütün bunları, sistem olmadan gerçekleştirmenin imkânı yok. Türkiye'nin en büyük eksiği de bu. Mevzuatları yazıyor, kanunları çıkarıyor ama iş uygulamaya geldi mi, ara da bulasın!
"Bana balık yemeyi değil, balık tutmayı öğret" diyen Çin atasözünü burada zikretmeden geçemeyeceğim. Türkiye'deki sistemler genelde "balık yediren" sistemler olarak kuruldu ve işledi. Sonuç ortada!
Sosyal yardımlarla toplumun geliri arttırılmaya çalışıldı ama "dökme suyla değirmen dönmedi" ve ülkenin refah seviyesinin yükselmesine fazla bir faydası olmadı!
Bu desteklerin hepsi sosyal maksatlı değildi tabii; "balık tutmayı öğreten" uygulamalar da oldu, onu da kabul etmek lazım. Sanayi yatırımlarını teşvik edici destekler de verildi ve Türkiye sanayi sektöründe güçlendirildi. Ne var ki, katma değeri düşük ürün üreten bir sanayi yapısını ancak sağladı bu destekler.
Bu yapının "teknoloji" ve "bilgi" ile güçlendirilmesi lazım. Bu iki alanda elde edilecek katma değer elbette ki yüksek oluyor ama riski de var.
"Ar-Ge" ve "bilgi"ye yatırım yapmak demek; biraz da hayale yatırım yapmak demektir. Ucunda risk var yani. Bu riski göze alamayan "Ar-Ge" yatırımı yapamaz.
Türkiye'nin bu riski göze alıp hamle yapması şart oldu. Risk elbette ki gözü karalık gerektirir ama işin gözü kapalı yapılması anlamına gelmez bu. Sistem doğru kurulur ve işletilirse, risk asgariye iner.
TİM yeni bir dosya hazırlıyor. TOBB Dış Türkleri de içine alan bir faaliyetin içinde. TÜSİAD problemleri giderici tedbirlerin ne olduğu üzerinde çalışıyor. TÜRKONFED "Orta Gelir Tuzağı" başta olmak üzere birçok konuda rapor hazırladı. MÜSİAD KOBİ'lerin iyileştirilmesi için yol haritası çizdi.
Kamu, özel sektör, üniversite ve STK'ların birlikte hareket etmesine imkân veren bir sistem kurulur ve KOSGEB, TÜBİTAK ve kalkınma ajansları bu sistemin içine dahil edilirse, Türkiye ekonomisi düzlüğe çıkar kanaatindeyim.
Sözün özü: Türkiye ekonomisinin güçlenmesi ve "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıkması için inşaat sektörü ile büyümeyi bırakıp "bilgi" ve "teknoloji" yatırımlarını arttırması lazım.