Yeni bir 'İstiklal Savaşı'

A -
A +

Ülkesi çepeçevre düşman askeriyle çevrilen, toprakları çiğnenen ve hatta hanesinin mahremiyetine kadar girilen Türk halkı, sıfırı tükettiği bir dönemde kendini toparladı ve işgal zincirini kırdı. Önüne kattığı düşmanı kimi yerde denize döktü, kimi yerde dağa sürdü, kimi yerde de çarığıyla ezip cansız yere serdi. Kazma, kürek ve dolma tüfekle elde edilen İstiklal Savaşı; birlik ve beraberlik içinde hareket eden Türk halkının, dünyaya parmak ısırtan bir zaferidir. Kan ve gözyaşı ve binlerce şehitle elde ettiği bu zaferi her şehrimiz günü geldiğinde fener alaylarıyla, kılıç-kalkan oyunlarıyla kutluyor. 80 küsur senedir böyle bu... Türkiye'nin yeni bir 'kurtuluş savaşı'na ihtiyacı var. Ayrıca, kutlamaya da! Bu seferki düşman geçmiştekinden daha sinsi, daha güçlü: Cehalet! Ben bu düşmanı cehalet diye tarif ediyorum ama siz isterseniz körlük deyin!.. Fakat acımasız ve zalim olduğu kesin. Hastalık gibi, virüs gibi giriyor toplumun damarına ve ölmüşten beter ediyor insanları. Türk halkının bu düşmana karşı tıpkı İstiklal Savaşı'nda olduğu gibi tek vücut ve tek yürek mücadele vermesi lazım. Bunun yolu da halkın şuurlanmasından ve yönetime dahil edilmesinden geçiyor. Rahmetli Özal döneminde tıpkı iş adamları gibi belediye yöneticileri de dışa açılmış ve yabancı ülkeleri gezip görmeyen belediye başkanı neredeyse kalmamıştı. Bu, Türkiye'yi yönetenlere vizyon kazandırdı, ufuklarını açtı onların. Şimdi sıra yöre halkında. Her ilin batılı bir 'kardeş şehir'i olmalı mesela. Ve her sene en az 10 vatandaşımız kendi ilinin kardeş şehri'ne gidip oradaki yönetim şeklini ve halkın davranış biçimini yerinde görmeli. Bir kere bu şart. Bununla da sınırlı değil tabii söylediklerim. Komşu illerle mutlaka sıkı diyaloglar kurulmalı. Başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere bazı gelişmiş iller de o şehir halkını temsilen belli sayıdaki kişiler tarafından ziyaret edilmeli. Bu kişilerin dönüşte o şehirlerde görüp öğrendiklerini kendi yöre insanlarına anlatmaları için onlara fırsat tanınmalı. Tertip edilen seminerler vasıtasıyla bu bilgi paylaşımı hızlandırılmalı. Benim dediğim "İstiklal Savaşı" bu işte. Kutlanma lazım tabii. De, dediğim gibi; geleceğe yönelik olmalı bu kutlamalar. Lidersiz 'Kurtuluş Savaşı' olmaz. Doğru ama liderden önce istek lazım. Şayet Türk halkı, "Cehalet Zinciri"ni kırmak için 'Kurtuluş Savaşı'na karar verirse lider kendiliğinden çıkar. Onun için diyorum ki, şehirlerimiz geçmişteki kahramanlıkların ardına saklanmayı ve monoton bir tarzda o günleri kutlamayı bir kenara bırakıp biraz da önüne baksın. Gözünü yarına diksin. Kendi şehirlerinin nasıl daha iyi olacağı hususunda herkes kafa patlatsın. Fikrini söylesin. Projeler üretip katkı versin. Ayrıca, kentin tarım, sanayi, turizm, kültür ve tarih vizyonunu ekonominin kaldıracı olarak kullanmak için çare üreten fikirlere öncelik verilsin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.