Toplum olarak değerlerin içini boşaltmada üstümüze yok. "Yeni Türkiye" kavramı da öyle oldu. İfratla tefrit arasında gidip geliyoruz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ortaya attığı "Yeni Türkiye" kavramı için kimi "Cumhurbaşkanı yeni, Başbakan yeni, Kabine yeni, Program yeni" deyip her şeyin güllük gülistanlık olduğuna vurgu yapıyor. Kimi "Nesi yeni" deyip burun kıvırıyor. Bir kısmı ise "restorasyon" diye özetliyor bu sözün anlamını.
Hemen belirteyim ki, bu tariflerin hiçbirisinin ayağı yere basmıyor. Akıl var, nizam var. Eğer konu "yeni" ise akşamdan sabaha gerçekleşmesini beklemek hangi akla uyar? Bir hedeftir o. Zaten Erdoğan da o hedefe vurgu maksadıyla kullandı "yeni" kavramını. "Her şey yeni" deyip meseleyi "oldu bitti"ye getirmek isteyenlerin sözleri de itibar edilecek sözler değil; onu da ifade edeyim.
Türkiye'nin önünde "2023 Hedefi" var. Bu hedefe ulaşmak için kendini yeniden tarif etmesi ve haliyle yenilemesi lazım bir kere. "Yeni Türkiye" sözü; stratejilerin gözden geçirilmesinin zaruretine işaret eden bir söz yani.
Türkiye bugüne kadar bina ve altyapı inşaatı ile büyüdü. Baraj, havalimanı, yol ve AVM inşa etti. İnşaat, kolay para kapısıydı ama tıkandı. Alarm zilleri çalıyor. İnşaat stoku dağ gibi büyüdü. Şehirler gökdelenlerle kirletildi. Çarpık yapılaşma sosyal hayatı çekilmez hale getirdi. İnsanların soluk alacağı ve spor yapacağı yeşil alanların önemli bir kısmı yok edildi.
İnşaat fena mıydı? Değildi tabii ama deniz bitti. Sanayi yatırımına dönme vakti geldi. "Yeni Türkiye" sözünün ekonomi ayağını sanayi yatırımı ile güçlendirmek gerekiyor. Türkiye katma değeri yüksek ürün trendine geçemediği takdirde 2023 Hedefini ıskalar her şeyden önce.
Her sene 800 bin kişiye iş sahası açma zarureti var bir de. İstihdam için de şart yani katma değeri yüksek üretim. Şayet 2023'te Türkiye dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olması isteniyorsa, bu değişimi yaşamalı mutlaka.
Ar-Ge ve inovatif düşünce olmadan bu söylediklerimize ulaşmanın ve "yeni" kavramının altını doldurmanın imkanı yok.
Komşu ülkeler Türkiye'nin vazgeçilmez pazarı. Bölgenin kalkınma hamlelerini başlatması için barışa ihtiyacı var. Türkiye'nin bu süreçte aktif rol alması ancak, her birisine eşit mesafede durmaya da özen göstermesi gerekiyor.
Türkiye tasarrufu kıt olan bir ülke. Borç kaynaklarla büyümeye mahkum. İstese de istemese de böyle bu. Dolayısıyla aldığı borcu en verimli şekilde kullanma zarureti var. Ali Babacan "İnşaatı bırakıp sanayiye yatırım yapmalıyız" derken bu gerçeğin altını çiziyor ve yerden göğe kadar haklı.
Ayrıca geçen senelerdeki para bolluğu da kalmadı dünyada. Pahalandı. Katma değeri yüksek yatırım yapamazsa, kazancını borç faizlerini öder ki; bu da ülkenin rakiplerinin gerisine düşmesi anlamına gelir.
Türkiye'nin çözüm sürecini başarıyla sonuçlandırma zarureti de var ayrıca. Bölgeler arası gelir farkının giderilmesi ve sosyal hayatın iyileştirilmesi için bu sürecin doğru işletilmesi ve sonuçlandırılması gerekiyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu her türlü yatırıma müsait ve aynı zamanda emsalsiz bir tarih ve kültür mirasına sahip. Bu değerlerin ekonomiye kazandırılması ve turizm yelpazesinin genişletilmesi de şart.
"Yeni Hükümet" demek "Yeni moral" demektir. Bu morali doğru kullanmak ve yakalanan rüzgarla "Yeni Türkiye" fırsatını değerlendirmek lazım.