Yumurta malum, protein deposu. Ayrıca, en ucuz besin kaynaklarından biri. 7'den 70'e herkesin alabileceği gıda olması da ayrı bir özelliği. Son günlerde çıkan "Yumurta kolesterolü yükseltiyor" tevatürü fos çıktı da ahali derin bir soluk aldı. İster istemez tedirgin olunmuştu. Korkacaksan, yanık yağdan kork! Kolesterolün baş müsebbibi o çünkü. Amerika'da kişi başına 250 yumurta düşüyor. Avrupa'da da öyle bu rakam. Japonya'da ise 330. Dünyada en fazla yumurta tüketen millet Japon milleti. Hakeza Çin. Çin'de de kişi başına düşen yumurta sayısı 330. Türkiye'de henüz 160-170. Köy yumurtası var bir de. Onu da ilave etsen dahi 200'ü geçmiyor bu sayı. Diğer ülkelerin neredeyse yarısı. Daha fazla yumurta tüketmemiz lazım. Bunun için de üretimden tüketime, pazarlamadan fiyat politikalarına kadar her şeyin gözden geçirilmesi gerekiyor. Fiyat mesela. Yumurtanın üretici çıkış fiyatı 13, bilemedin 14 kuruş. Tezgâhta 45 kuruşa kadar çıkıyor 1 adet yumurtanın fiyatı. El insaf yani! Üç katı fiyat hangi vicdana sığar? Hadi, "kırığı, çürüğü" de... firesini, toptancı ve perakendeci kârını da koy... olsun 20 kuruş. 30-40 kuruş ne oluyor? Hele 45'i? Vicdansızlığın daniskası, yani. Tüketim tarafı böyle de, üretimi farklı mı sanki? Ne gezer! Al birini çal öbürüne. Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Derya Pala ile görüştüm. Dert yükü kadıncağız. "Üretimi arttırmayalım" diye yalvar yakar oluyor. Dinleyen yok! "Maalesef" dedi Pala. "Büyüme, deyince; biz, kapasiteyi arttırmak anlıyoruz." Yanlış halbuki. İhracat... pazarlama... maliyetleri aşağı çekme... inovasyon... insan kaynaklarını iyileştirme ve teknolojik yatırım... bunların hepsi büyümenin birer unsuru ama kime anlatacaksın? "Büyüyelim" deyince, yatırımcının aklına kapasiteyi arttırmaktan başka bir şey gelmiyor. Bunların her birisi hata tabii ve her hatanın bir faturası var. En başta fiyat unsuru. Darda kalan fiyatları kırıyor ve hem rakibini zor durumda bırakıyor, hem de pazarı karıştırıyor. Sektör bu faturaları ödeye ödeye geldi buralara. Zaman geldi yumurta tavuğunu kesti. Zaman geldi, işletmesini kapattı. Zaman geldi, zarar etti. Hele bilgi eksikliği; o en fenası! Faturası çok ağır oluyor çünkü. Kontrolsüz büyüme, fiyatları kırarak rekabet etme... Hepsi, geleceği karartan hareketler. Nispeten kontrol altına alındı bütün bunlar. Birlikte hareket etmeye başladılar çünkü. 2006'da hızlı bir birlik olma süreci başlamış sektörde. Kısa sürede başarmışlar da. Şimdi "ihracat" diyor, birlikte hareket ediyorlar. "Başka ülkelerle rekabet" diyorlar. Birlikte hareket ediyorlar. Ukrayna, en canlı örneği. Ukraynalı Zonguldak Limanı'ndan soktuğu ucuz yumurta ile iç piyasayı allak bullak ettiyse de YUM-BİR onlara "dur" demeyi bildi. Dediğim gibi ihracatta müthiş bir dayanışma var şimdi sektörde. Öyle böyle değil bu. Bazen, inada bindirdikleri bile oluyor. "Ürettiğimiz yumurtanın yüzde 10'unu yok sayalım" demişler ve ihracata başlamışlar mesela. Kıran kırana rekabet yaşanmış ama Irak pazarında ciddi bir yer edinmişler. Şimdi sırada BAE var. Brezilya bu pazarı ele geçirmiş ve istediği gibi cirit atıyordu. "Yağma yok" dedi Derya Pala. "Zararına satıp yine yumurtamızı sokacağız o pazara." Türk yumurtasının kalite ve lezzetine güveniyorlar çünkü. "Hele bir tadını alsınlar. Vazgeçemezler bizim ürünümüzden."